Bugün benim doğum günüm.
Hayatımı düşünüyorum. Geçmişi; yaşadığım günleri; zorlukları, başarılarımı, içimde uhde kalanları, hatalarımı, sevaplarımı… Yaşamım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçerken geleceğe daha umutlu, daha güvenli girebilmek için hayatımın muhasebesini yapıyorum.
Ne çok kalem var bu muhasebede… Yaşam ne çok şey sunuyor bize. Bir ömrün, ölüm hariç sunduğu deneyimlerin sınırı var mıdır?
Ömür dediğin iki nehir… Biri zorluklar, mücadele; diğeri güzellikler, sevinçler; iyi ki yaşadık denilen anlar, umutlar, heyecanlar; yorucu zamanlar…
Evet, yaşam da tıpkı zaman gibi... Gece ve gündüz; karanlık ve aydınlık…
Evet, bugün benim doğum günüm.
Daha birkaç gün önce fotoğraf albümlerini karıştırırken, hayatıma giren dostlarımın, arkadaşlarımın, aile bireylerimin ve ufak kırgınlıklar yaşadığım kişilerin resimlerine baktım.
Yaşamımda, diğer insanların ne kadar önemli olduğunu bugün bir kere daha düşünüyorum. Rahmetli anne, baba ve ilkokul öğretmenim; can arkadaşım, yoldaşım sevgili eşim; biricik kardeşim; okul arkadaşlarım, meslektaşlarım, mesai arkadaşlarım, asker arkadaşlarım… Hepsiyle beraber ne güzel günler geçirmişim.
Geleceğin güzel günler getirmesini dilerken, geçmişin özlemiyle kırgınlıklarımı unutuyorum. İyi ki varsınız diyorum; iyi ki varsınız ve yolumuz kesişti.
Eski doğum günlerimi düşünüyorum. Üflenen mumları, iyi dilekleri, hediyeleri... Geleceği umut ediyorum. Birlikteliklerimizi, yaşayacağımız mutlu günlerin hayalini kuruyorum. Umudun bu gücü heyecanlandırıyor beni.
Yaşamın sihri, umut. Bugün, bu doğum gününde, muhasebe yaptığım şuanda dudaklarımdan kayıveren sihirli sözcük... Belki de en büyük gücümüz. Gelecek güzel günlerin ilk habercisi.
Umut, biraz da diğer insanları kapsamalı. Güzel günler, sevilenlerle paylaşılmalı. Hayaller, ortaklaştırılarak kurulmalı. İnsan, ayrıca başka insanların gözünden de kendine bakabilmeli. Yaşam denilen gökkuşağına gönlünü açarken, yaşama kendi rengini de katabilmeli. Hem birey olmalı hem de toplumun bir üyesi.
Umutluyum. Geçmişte yaşanılan güzelliklerin gücüne inanıyorum. Yaşanılacak anıların umut getireceğini biliyorum.
Bugün benim doğum günüm sevgili Dostlar,
Her yeni yaş aldığımda olduğu gibi emek verdiğim geçmişi, umut ederek geleceği düşünüyorum...
Dün olduğu gibi bugün de geleceğe dair hayallerim var…
Her yeni yaş geleceğe umut beslemek, hayallerin gerçek olmasını beklemek demek…
Hayallerin var olması tesadüflerin bir eseri mi diye soruyorum kendime…
Bir ses duyuyorum “tesadüf yoktur, tevafuk vardır” diye…
Tevafuk nedir diye bakıyorum lügate, arıyorum anlamını tevafukun…
Tevafuk, birbirine denk gelme, latifene (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma anlamına gelen bir terim olarak çıkıyor karşıma…
Anlamlı ve hikmetli (bilgece) amaçlarla, latif bir şekilde birbirine yakışan ve birbiriyle ilişkili olan, uygunluk arz ederek bir düzenin varlığını gösteren, kısaca birbirine tevafuk eden her şeyin, evrende tesadüfe yer olmadığını işaret ve ispat ettiğini anlıyorum.
Uygun gelme, birbirine uyma, anlamlı ve bilgece, latif bir şekilde birbirine yakışan demek olan tevafuk, dün ve bugün olduğu gibi yarın için de yakışanı var etmenin ifadesi oluyor…
Yeni bir yaş aldığım bugün, doğum günümde, emek verdiğim geçmişi düşünüyorum her şey tevafuk ediyor mu diye…
Umut ederek düşündüğüm geleceğim için ise yakışanı var etmek, her şeyi tevafuk ettirmek için hayallerimin dayanılmaz heyecanı ile geleceğe merhaba diyorum…
Bu düşüncelerle yeni bir yaşı daha karşılarken üstat Ataol Behramoğlu’nun "Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" başlıklı şiiri aklıma geliyor. Yeni bir yaşı karşılarken şiirin son dörtlüğünü sizlerle paylaşıyorum.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına…
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır…
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…
Şiirin paylaştığım dizelerinden ilham alarak bize sunulmuş bir armağan olan hayata armağan olacak bir ömür sunmak için umutlarımı tazeliyorum.
Hoş geldin yeni yaşım!