Geçtiğimiz günlerde bir kez daha hayvanlara yapılan katliamın acı veren görüntüleriyle karşılaştık. Şok olduk, utanç duyduk, acı hissettik. Neden ve niçin insan olarak yaratılmış, akıl bahşedilmiş bir insan böyle bir canavarlık yapabilir diye düşündük. Bu tür olayların ve rahatsızlık veren diğer türlerinin nasıl da her geçen gün arttığını sorguladık. Bunun altında yatan sadece kişiye özel bir duygu mu yoksa sürü psikolojisinin bir etkisi mi? Bir akıl veya ruh sağlığı sorunu mu?
Uzmanlar tarafından hayvanlara uygulanan şiddetin altında pek çok psikolojik sorunun yattığı düşünülüyor. Öfkesini kontrol edemeyen, merhamet duygusundan uzak olan kişilerde kendinden güçsüz bir canlıya eziyet etme dürtüsü oluşuyor. Uzmanlara göre herhangi bir canlıya şiddet uygulayan kişi yaptığından üzüntü veya suçluluk duymayan anti sosyal kişilik bozukluğu yaşayan bireyler. Ne yazık ki empati yetenekleri olmadığı için karşılarındaki canlının nasıl bir acı çektiğini anlamıyorlar.
Genel olarak bu kişilerin çocukluk dönemlerine bakıldığında geçmişte şiddete maruz kalan bireyler oldukları da tespit edilmiş. İçlerinde bastırdıkları öfkeyi kontrol edemeyerek kendilerinden daha zayıf canlılara şiddet olarak bunu aktarıyorlar.
Saldırganlık eğiliminin nedenini araştıran bilim insanları çeşitli sonuçlara ulaşmışlar. Örneğin Raine ve arkadaşları 2008 yılında yaptıkları bir araştırmada katillere ait beyin yapısını incelemişler. Beyin taramalarında antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerde beynin gri madde seviyesine ve beyin aktivitelerine bakılmış. Sonuç olarak saldırganlık üzerinde etkisi olan kortekslerin katillerde yüzde 14 daha az etkin olduğu gözlenmiştir.
Lagerspetz adlı bilim insanı 1979 yılında yaptığı deneyde saldırgan özellik taşıyan fareleri bir yere, sakin özellik gösteren fareleri bir yere koymuştur. Sonuç olarak gelecek nesillerdeki farelere gruplarının sahip olduğu özellikler aktarılmıştır.
Saldırganlığın bir diğer varoluş şeklide öğrenmedir. Kişinin saldırgan davranışlar sonucu ödüllendirilmesi bu davranışları devam ettirmesine neden olacaktır. (Karakaya, Çakmakkaya ve Yılmaz, 2020). Kişinin aile ortamı, yetiştirilme şekli, şiddeti öven, destekleyen bir bakış açısına sahipse bu ortamda yetişen çocuğunda farklı duygulara sahip olması beklenebilir mi?
Hayvan dediğimiz çoğu zaman aşağılama sözcüğü olarak ismini kullandığımız canlı sadece beslenme ve savunma amacıyla öldürürken insan sadece kendi zevkleri için öldürme yolunu seçmektedir.
Küçük yaşlardan itibaren tüm canlılarla ilgili vicdanlı bireyler yetiştirmek de anne ve babanın sağlayabileceği bir durumdur.
Bunun yanı sıra dikkatlerin çekildiği bir konu da hayvan barınaklarıdır. Ülkemizdeki barınaklara baktığımızda satın alınmış veya önceden sahiplenilmiş hayvanlarında buralara terk edildiğini görüyoruz. Çocuk sevindirmek, sevgilinin gönlünü hoş tutmak amacıyla hediye olarak alınan hayvanlar hevesler geçince, bakmak zorlaşınca acımasızca sokağa terk edilmekte, barınaklara bırakılmakta. Alınanın bir eşya olmadığı, o canlının kısa bir süre sonra evi olarak benimsediği mekana, ailesi olarak tanıdığı size alıştığı gerçeği unutulmamalıdır.