Gece saat 2 suları... dışarıda davulcunun sesi... etrafta evlerin, tek tük yanmaya başlayan ışıkları ve onlara eşlik etmeye çalışan hareketli siluetler... ve yavaş yavaş etrafa dağılan yemek kokuları... kıvrıldığınız köşeden sizi hareket ettirmeye yetiyor..!
Yavaş yavaş mazi, film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçmeye başlarken..!
O an sanki, çocukluğunuzun 'ramazan günceleri', sakin gecenizin konuğudur artık..! yüreğiniz büyük bir özlemle o günlere doğru aralanırken, gözlerinizden yuvarlanmaya hazırlanan birkaç damla aceleci yaşlar, çoktan genzinizi yakmaya başlamıştır..! belki sizler de benim gibi kim bilir, bir kaç kişilik çekirdek ailenizle, bu aşina hislere tercüman oluyorsunuzdur... sıcak yatağınızdan seslenen Anne, baba... ya da büyükanneleriniz, hadi çocuğum kalk... sahur zamanı bak ne güzel yemekler var... hadi.. hadi ama...bir taraftan iştihanızı kabartan yemek kokuları, diğer taraftan gözünüzden akan uyku... diğer yandan davulcu amcaların kendine has manileriyle bezenmiş davul sesleri...
İşte geldim kapınıza......... 'davulumun ipi kaytan, yok mu bu garibe bir şeyler atan'..
Yarı ürkek yarı merakla, başlarsınız kulak kabartmaya... ve artık o güzel ve mahmur sahur sofrasının neşeli kalabalığında, uyuklaya uyuklaya da olsa yerinizi almışsınızdır şimdilik... ta ki, ertesi günün iftar sofralarının telaşesine kavuşuncaya dek..!
Okuldan gelmenize ramak kalmıştır... iftar sofralarına hummalı hazırlıklar, son aşamasındadır neredeyse... mahalle aralarındaki buram buram yemek kokularına eşlik eden ramazan pideleri... elinize tutuşturulan sürahi ve testilerle mahalle çeşmesindeki uzayan kuyruklarda çoktan sıraya girmişsinizdir bile.... konu komşu, ihtiyaç sahipleriyle paylaşılan yemek ve yardımlar... veee şimdi de iftar zamanı.. hemen yanı başınızdaki mahalle caminiz... top sesleri... atıldı mı.. top patladı..!
Radyoda hala kulaklarınızda olan ağdalı ve tok bir dua sesi: 'Allahım senin rızan ile oruç tuttum... Sana inandım... sana dayandım... hamdolsun verdiğin nimetlere... sağlık ve afiyete... Allahım Sen, beni... inananları... Annemi ve Babamı koru...' aminnn...!
Ne tuhaf değil mi..? bu nostaljik duyguları farkında olmadan konuk ettiğiniz o anki ıssız sahur sofranız şenlenirken kalabalığınız artmıştır bir anda... belki de aranızda olmayan kahramanlarıyla..! hani nerdeler...! yakın uzak - uzak yakın... yoksa hep mi kayboluverdiler birer birer..? Sevgili anneniz, babanız... arkadaşlarınız... komşu anne ve teyzeler..!
Komşusu açken uyuyamayanlarımız... bir eliniz verirken, diğerinin görmeyenleri..! Nerde bu insanlarımız.. nerde bu kültürlerimiz...Nerde bu yitirilen değerlerimiz..!
Dünyada yaklaşık 1 buçuk milyar civarında Müslüman yaşıyor... kaçı dinini ve bu kültürel değerlerini dilediğince yaşayıp yaşatabiliyor... savaşlar, şiddet olaylar, zalimlikler, katliamlar alıp başını gitmişken... kimin eli kimin cebinde... Global dünya denilen tek dişli canavarı, mazlum milletlerin kanını emerken, en fazla da müslümanların canını acıtıyor..! insanlar, çoluk - çocuk ve kadın demeden zalimce katlediliyorlar... üstelik sözlük anlamı barış olan ...İSLAM adına..!
Bırakın başka devletleri, kendi kendimize zulmeder bir toplum olmuşuz... bazen en yakın akrabalarımıza, komşularımıza ve arkadaşımıza sırtımızı dönerken, bir toplumda oturup konuşamaz hale gelmişiz...yüksek sesle bağırıp çağırıp tartışırken birbirimizin ayağını kaydırmaktan başka..!
Ne demişti sevgili Peygamberimiz S.A.V. efendimiz, 'komşusu açken tok olan bizden değildir..!'
En fazla birlik - beraberlik ve kardeşliğe ihtiyacımız olduğu... anlamı barış olan Ramazan Ayı'mızı: bir taraftan seçim arifesinin kirliliği, bir taraftan, ardarda gelen Şehit haberleriyle ismiyle tezat yaşıyoruz maalesef..!
Her sayılı gün gibi bu mübarek Ayı'ımızın da son günlerine yaklaşıyoruz yavaş yavaş... gönül isterdi ki, kendi kültürel değerlerimizi, anlamına uygun bir vakar ve maneviyatla yaşayalım..! Güzel bir Ramazan'da: Hummalı bir seçim arifesinin kuru kalabalığı ve Kınalı Kuzuların vakitsiz gelen göçüyle değil..!
Bir Ramazan'da ... bir seçim..
veee onlarca ŞEHİDİMİZ le..!