'Alın yazgısı; taciz, şiddet ölüm ve çocuk gelin olan kadınların anısına..!'

8 Mart Dünya Kadınlar Günü; 1975 yılında 'Uluslararası Kadınlar Yılı' olarak kutlanmıştır. Yapılan etkinlikler kapsamında Birleşmiş Milletler, 8 Mart'ı 'Dünya Kadınlar Günü' olarak kutlamaya başladı. İki yıl sonra 1977de, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 8 Mart 'Kadın Hakları, Uluslararası Barış Günü' olarak kabul edildi. Bu kabule gerekçe olarak iki temel neden gösterildi. Bunlar; dünya barışının korunması, sosyal gelişim ve temel insan haklarının kullanılması için kadınların da eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak sağlama gereksinimi idi. Dolayısıyla bu gereksinim ile kadınlara eşit hakların verilmesinin dünya barışını güçlendireceği kabul edilmiştir. Günümüzde Dünya Kadınlar Günü, kadınlar açısından daha farklı anlamlar taşımaktadır. Artık 8 Mart, kadın hakları açısından bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanmasını sağlayan özel bir gün niteliğini taşımaya başlamıştır. Dünya genelinde kadın hakları alanında son yıllarda olumlu gelişmeler sağlansa bile kadınlar açısından birçok sorun hala çözülebilmiş değildir. Dünyadaki en yoksul insanların büyük çoğunluğu hala yüzde yetmişini ve yine dünyadaki eğitim almamış insanların büyük çoğunluğunu yine kadınlar teşkil ederken.

Bazen anne, bazen abla, bazen kardeş, bazen eş, bazen şiddet, bazen de herhangi bir huzur evinin herhangi öksüz bir hikayesindeki kadın olan ben... Kendi üzerime biçilen hikayelerle mutlu muyum sanıyorsun, mutluluk oyunları oynayıp içim kan ağlarken?

Kadınım ben; akşam evine ekmek götürürken, tüm kadınlığını, sabah evde unutan... Gün bitimi yuvasına adım atarken, sil baştan bir insan ve bir kadın olmaya kurgulanmış... Başını yastığa koyduğunda, ertesi günkü kişiliğine hazırlanan... O gece gördüğü rüyalarla bazen bir karabasan, bazen de, sırçadan saraylar kuran... Sabah oldu mu, kim bilir kimin hikayesine kopyalanan kadın!

En güzel düşlerini çocuksu pamuk şekerlerinde tütsüleyen, elma şekerleriyle kurgulayan, dönme dolaplarda köşe kapmaca oyunlarını herhangi bir bayram sabahında unutan kadın..!

Oyuncak bebekleri kaf dağın ardında ağlarken, kucağındaki bebelerin avutmaya çalışan... Kim bilir, kaç kadının kaçıncı kuması olmaya aday, hangi sofralardaki, hangi sarhoşların mezesi ben..!

Kadınım ben, nohut oda, nohut bakla yuvamda, gönlümce mutlu, kaderimce mutsuz... Azıcık başım kaygısız başım diyemeyen!

Herhangi bir huzur evinin, izbe köşesinde, bazen de bir mezbelede; elleri buruş buruş, derin çizgilerdeki hikayesiyle sana uzanan... Mahzun gözlerindeki yakarışlarıyla kaderine terk edilmiş bir kadın..!

Belki tanımazsın sen, düştüğümde görmezken, uzanan ellerimi tutmadığın, nice yer aldığım hikayelerde okunmadığım..!

Alın yazgım; taciz, şiddet ve çocuk gelinler olan ben kadın... Şu yer aldığım dünya düzeninde bir iki kelime ile geçiştirilen! Üzerime biçilen hikayelerle mutlu muyum sanıyorsun sen, bir taraftan mutluluk oyunları oynayıp, içim kan ağlarken..?