0
1- Faiz Oranının temel rolü nedir?
Faiz bir fiyattır. Faiz paranın fiyatıdır. Para dediğimiz şey temelde gelecekteki satın alma gücünü bugüne transfer eden bir araç olduğuna göre, paranın kendisi bugünle gelecek arasında bir köprü kurmaktadır. Ve bu köprünün en kritik unsuru faizdir. Şöyle bir örnek verelim: Yıllık faiz oranı %5 ve size bir yıl sonra ödemem gereken 105 TL borcum var. Bir yıl sonra ödemem gereken 105 TLyi bugün 95 TL olarak ödeyeyim desem kabul eder misiniz? Tabi ki kabul etmezsiniz. Şunu vurgulayalım: Gelecekteki bir para miktarının bugünkü değerinin ne olacağını belirleyen faktör faiz oranıdır. Benzer biçimde bugünkü bir para miktarının gelecekteki değerinin ne olacağını belirleyen temel unsur faiz oranıdır. Para ticari hayatın ortak dili olduğu için faizin istikrarsız olduğu bir ekonominin istikrarlı olması mümkün değildir.
2- Faiz oranı nasıl belirlenir?
Eğer ekonominiz kapalı bir ekonomi ise yurt içi faizler yurt içi fon arzı (tasarruıflar) ve yurt içi fon talebi (yatırımlar) tarafından belirlenir. Buna göre yurt içinde fon arz fazlası varsa faiz oranı düşer; tersine fon talep fazlası varsa faiz oranı yükselir. Fakat sizin ekonominiz Türkiye gibi dışa açık bir ekonomi ise yurt içi faizlerin ana belirleyicisi dış faizlerdir. Çok daha genel söylersek uluslar arası finans piyasalarındaki gelişmeler yurt içi faizlerin ana belirleyicisi durumundadır. Buna göre dünya faiz oranı düzeyinde ülkenizde fon arz fazlanız varsa dış dünyaya borç verirsiniz. Fon talep fazlanız varsa dış dünyadan borç alırsınız. Yakın geçmişe baktığımızda Türkiye ekonomisi dış dünyadan borç alan ülke konumundadır.
3- Yurt içi faizlerin belirlenmesinde merkez bankasının rolü nedir?
Merkez bankaları imkansız üçlemin kısıtları çerçevesinde hareket etmektedir. Yani sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonomide (örneğin Türkiyede) merkez bankası eş anlı olarak faizi ve dövizi kontrol edemez. Merkez bankası eş anlı olarak faiz şu olacak döviz kuru bu olacak diyemez. Sermaye hareketleri açısından dışa açık bir ekonomide merkez bankası ülkenin döviz rezervlerinin düzeyine bağlı olarak faizi ve dövizi eş anlı olarak kontrol etme davranışına girebilir. Merkez bankasının bu davranış biçimini sürdürmesi mümkün değildir. Çünkü, piyasalar merkez bankasını mutlaka test eder.
4- Yurt içi faizlerin şekillenmesinde iç faktörlerin rolü nedir?
Dünyada finansal koşullar daralmaya başladığında ( halihazırda ABDnin tahvil alımını ikici kere azaltma kararı dünyada finansal koşulların sertleşmesine yol açıyor) sizin ülkenizde faizlerin artması kaçınılmaz hale gelir. Bu Türkiye için de böyledir. Brezilya için de Arjantin için de böyledir. Peki bu ülkelerde yurt içi faizler aynı ölçüde mi artar? Hayır . İşte bu noktada yurt içi faktörler devreye girer. Beklenen enflasyon başta olmak üzere, siyasi istikrar, hukukun üstünlüğüne olan inanç, kurumlarınız kalitesi, rüşvet ve yolsuzluk düzeyi gibi geleceğin belirsizlik derecesini şekillendiren faktörler faiz oranını arttırıcı ilave unsurlar olarak ortaya çıkar. Yani dış dünyada finansal koşullar daraldığında bizim gibi açık ekonomilerin göreli durumlarını farklılaştıran unsurlar yurt içi risk faktörlerinin derecesidir. Bu anlamda yurt içi risk faktörlerini dikkate alarak merkez bankasının proaktif davranabilmesi son derece önemlidir.
5- Faiz oranındaki artışı niçin istemeyiz?
Bir noktayı netleştirelim. Evet faiz oranı bir fiyat . Ve her fiyat gibi arz talep koşulları tarafından şekilleniyor. Bu anlamda faiz oranlarının artması yurt içi ve yurt dışı risk faktörlerinin fiyatlanması anlamına geliyor. Riskin fiyatlanması bir ekonomi için sağlık işaretidir. Riskin fiyatlanması bir anlamda riskin realize olması demektir. Ve riskin realize olması bir ekonomiyi rahatlatır. Ancak bu rahatlamanın kalıcı olabilmesi için orta vadede faizleri düşürme iradesinin yeniden devreye sokulabilmesi gerekiyor. Yurt dışından kaynaklanan risk faktörlerini bizim için dışsal. Ama yurt içi risk faktörlerini azaltıcı reform süreçlerini hızlı biçimde uygulamaya koymak bizim elimizde. Türkiye yüksek faizin acısını 1990-2000 döneminde yaşadı. Öyle yaşadı ki 1990-2000 dönemi kayıp bir on yıl haline geldi. 1990-2000 dönemi faiz döviz sarmalının oluştuğu; faizlerin sürekli olarak yükseldiği; kaynakların reel sektörden uzaklaşarak finansal sisteme yöneldiği ve paradan para kazanmanın sadece hane halkları açısından değil firmalar kesimi için de ana davranış kalıbı haline geldiği bir dönem oldu. Reel faizdeki artışın sürekli hale gelmesini bu nedenle istemeyiz.