Cenazeyi beraber omuzladılar.


CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin 'Ak Parti'nin kuruluşunda FETÖ liderine gidildiğine' ilişkin iddiasının kaynağı kendini imha etmesine karşılık kitabı orta yerde durunca, ister istemez olaya müdahil olmak farz oldu. Daha önce de yazdım. Türkiye'nin yeminli Erbakan ve Milli Görüş düşmanları vardır. Bunların başında FETÖ lideri gelir. Bu pencereden bakınca 28 Şubat; Türkiye'deki İslami hareketi Erbakan'dan alıp, FETÖ liderine teslim etme operasyonudur. Demirel'in 'parti kapatmak bir siyasi terbiye modelidir' sözünü hayata geçirmek için FETÖ lideri çok uğraştı. İlk işi Fazilet Partisi'ni kapattırmaktı.

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken kendisini ziyarete gelen FETÖ liderini karşılamış ancak iki taraftan da sıcak mesaj gelmemişti. Erdoğan'ın FETÖ liderine kızgınlığı gençlik dönemlerinde başlar. Siyasetten Allah'a sığınanların açıktan AP'yi desteklemeleri, Erbakan, Korkut Özal gibi isimleri dansözlerle, mankenlerle, rakı sofralarında gösteren montaj fotoğraflarını köşe bucak dağıtmalarından dolayı hep arası Nurcular ile mesafelidir. Bu mesafe RP'de ilçe başkanı, il başkanı olduğu dönemde de devam etti. ABD'nin 1'inci Körfez Savaşı'na başlaması Bağdat'ın bombalanmasına karşılık Saddam Hüseyin'in Tel Aviv'e bombalar yağdırmasına en çok üzülenin FETÖ liderinin olması nefreti zirveye taşıdı. O tarihli Milli Gazete'de tepkiler, açıklamalar çığ gibi büyüdü. Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olduğu zaman kendisini ziyarete gelen FETÖ ile ilk kez karşılaşıyor, iltifatlara karşı sessiz kalarak karşılık vermiyordu. Görüşmede 'Hocam' yerine 'sayın Gülen' değince aradaki mesafe daha iyi anlaşılmış oldu.

FETÖ, Ak Parti içinde bugüne kadar Erdoğan'a karşı 5 hamle yaptı:

1- 2001 yılında AK Parti kurulurken genel başkanlık olayında,

2- 2002 yılında seçimlere girme ve hükümeti kurmada,

3- 2003 yılında Başbakanlığı devretmede,

4- 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı adaylığında

5- 2015 yılında 7 Haziran seçimlerinde.

Ak Parti'nin yeni kurulduğu günlerdi. Erdoğan, TCK 312. maddeden dolayı yasaklı idi. Anayasa Mahkemesi 9 Ocak 2002 tarihinde Erdoğan için karar vermişti. Karar şu şekildeydi:

'-Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk Ceza Kanunu'nun 312/2. maddesi uyarınca 10 ay hapis cezasına mahkûm olması nedeniyle milletvekili seçilme yeterliliği bulunmadığı ve bu nedenle 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu'nun 8. maddesine göre Siyasî Parti Kurucu Üyesi olamayacağından, 104. maddesi uyarınca davalı Siyasî Parti'ye adı geçenin kurucu üyelikten çıkarılması için ihtar kararı verilmesi,

-Türkiye'nin ekonomik ve siyasal türlü güçlüklerle karşılaştığı bir dönemde siyasî yaşamda büyük rol oynayabilecek bir Siyasî Partinin genel başkanı olarak görevine devam etmesinin davalı partiye yasa gereği verilmesi zorunlu süre de dikkate alındığında, kamu düzeni, kamu yararı ve ivedilik göz önünde bulundurularak ileride doğabilecek sakıncaların giderilmesi bakımından Recep Tayyip Erdoğan'ın Parti Tüzüğü'nün 77. maddesinde yazılı Genel Başkanlık görev ve yetkilerini kullanmasının önlenmesi için tedbir kararı verilmesi,'

Bu nedenle Ak Parti genel başkanı olmasını istemeyen kadrolar 'kurucu olun başkan olmayın' değince Erdoğan 'Genel Başkan olmadığım partinin kurucusu da olmam' demişti.

28 Şubat'ın yasaklısı olarak serbest çalışmaya devam ediyor, Habera.com isimli bir internet sitesinde yazıyordum. 12 Ocak 2002 tarihinde 'Gül-en- taraf ve Gül' ün ayak sesleri...' başlıklı bir yazı yazdım. Ak Parti'de kıyamet koptu. Yazım ilk olarak kurucular kurulunda da gündeme geldi. Yazı genel başkan Erdoğan'ın talimatı üzerine çoğaltıldı ve bütün üyelere dağıtıldı. Herkes Abdullah Gül'ün ne diyeceğini bekliyordu. Peki ne yazmıştım da Gül'den zorunlu bir açıklama beklenmişti? Yazının ilk bölümü FETÖ lideriyle ABD bir görüşmenin olup olmayacağı yönündeydi. O dönem cemaat ile bir ilişkiye girmeye karşı olan Erdoğan'ın kesinlikle görüşmeyeceğinin altı çiziliyor ancak Gül'e açık kapı bırakılıyordu:

'Aydınlığa açık karanlığa kapalı' AK Parti'nin belki de Batı'ya en açık ismi o..., İktidar olmasına rağmen müktedir olamayan, (olmak istemeyen) partisine karşı ayakta durmayı, vuruşmayı tavsiye eden buna ilaveten 28 Şubat dönemindeki mağduriyetinden başlayarak cezaevine giren, yoksul halk kesimlerinin umudu ve en önemlisi de bu rüzgarla siyasetin fitilini yeniden ateşleyen Erdoğan'ın gölgesinde kalsa da her gün emin adımlarla yürüyor... Gül, adım adım yürüyor... 'sessiz ve derinden'

…/…Bir süredir, AK Parti'nin farklı bir liderle yola devam etmesi halinde alacağı oy konusunda çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmayı yapanlar arasında askerlerden, siyasilere kadar değişik çevreler var. TBMM Diyalog grubunda eski bir generalin arkadaşlarına tercüman olarak söylediği şu söz bunun en açık ifadesi: Gül'e daha sıcağız...!

AK Parti içinde isimleri 'Kayseri Lobisi'ne çıkan Gül ve arkadaşların reel siyasette görülmeyişlerinin ardında yatan gerçek de bu... Zemini sağlamlaştırmak... Çoğunuz gülüyorsunuz şimdi değil mi ? hadi adam sende diyerek…Gül'ün; Ramazan ayında ABD'ye yaptığı gezi ve yankıları duyuluyor. Bizim yazdığımız zirvenin gerçekleşmesi de mümkün... Özellikle Gülen cemaatinin de arasının iyi olduğu Musevi Lobisi Gül'e özel ilgi gösteriyor. Avrupa'daki bir çok parlamenter, aralarında büyük dergilerin de bulunduğu önemli bir grup, Gül'ün ayak seslerini haber veriyor. Muhterem eşleri bile yakında oturacağı makama hazırlık olsun diyerek iki yıldır İngilizce kurslarına devam ediyor.

Siyasette maksat ütmektir. Yoksa Mesut Yılmaz'ın devamlı olarak kullandığı 'kent taktiği', siyasette her zaman blöfün yutulması anlamına gelmiyor. Erbakan Hoca için bir söz kullanırdım. Hoca, zayiata bakmaz !

AK Parti'de zayiata bakmadan sessiz ve derinden yürüyenlerin, işin sonunda Gül-en'in ayak seslerini duyar gibiyim. Unutmadan, bu yazıyla birlikte zirve'den kastın zırva olmadığını inşallah anlamıştır malum arkadaşlar… Bizden söylemesi…(12 Ocak 2002 Habera.com)

Abdullah Gül'ün 2002 yılının Ocak ayından gönderdiği e-posta mesajı.


Nereden çıkmıştı FETÖ lideri ile buluşma ? Ak Parti kurucular kurulunda Abdullah Gül, Erdoğan'ın isteği üzerine geniş bir izahat getirmişti. Bununla yetinmeyip o dönem Erdoğan'ın özel kalemi olan Turhan Çömez'in epostasından bana cevap bile yazmıştı. 13 Ocak 2002 günü saat 10.02.40'da 'cö[email protected]' adresinden Abdullah Gül şunları yazıyordu:

'Selam Fehmi,

Habera'da ki yazını okudum. Ve üzüldüm. Sen her zaman bu konuda benden bilgi alabilirsin. Sorabilir ve telefon edebilirsin. Öncelikle Amerika seyahati gizli saklı değil. Tayyip beye yapılan bir davet var ve bunun üzerine Davos'a gidiliyor. Fırsattan istifade Washington'a da geçilecek. Fethullah hoca ile herhangi bir buluşma hiç aklımızdan bile geçmedi. Mantıklı düşündüğünde bunun ne bize ne de Fethullah hocaya hiç bir faydasının olmadığını da görürsün. Ayrıca, parti içinde bugün omuz omuza bir dayanışma göstermemiz gerektiği bir dönemde yanlış anlamalara fırsat verici görüşlerinin; ne kadar yersiz olduğu bilmen ve düşünmen gerekirdi. Eşimle ilgili yazdıklarına da doğrusu çok gücendim. 4 sene önce İngilizce kurslarına gitti ama, kursu bitirdi ve 3 yıldır böyle bir çalışma içinde değil. Üstelik 4 yıl önce yaptığı bu çalışmayı kalkıp bugün farklı bir bakış açısıyla yorumlamanız doğrusu hiç mantıklı gelmedi bana. Bizimle her zaman görüşür ve konuşabilirsin.

Selamlar, Abdullah Gül.'

Mesajı okur okumaz yukarıda ki epostayı da içinde barındıran 'AK Parti'nin şeffaflık imtihanı !'başlıklı bir yazı yazdım ve bazı sorularımın Abdullah Gül tarafından cevaplandırılmasını istedim:

- ABD gezisi nereden çıktı? Anayasa Mahkemesi'nin kararının hemen arkasında böyle bir gezinin düzenlenmesinin anlamı nedir ?

- Geziyi kimler organize ediyor ?

- Geziye kimler katılacak ?

- Gezi programınız nedir ? Kimlerle, hangi kurumlarla görüşeceksiniz ?

- Gezi programınızın tamamını, görüşmelerinizi medyaya açacak mısınız ?

- Medyanın bütün görüşme trafiğini izlemesini sağlayacak mısınız ?

- Fetullah Hoca ile görüşmenin mantıksız olduğunu söylüyorsunuz. Neden ?

- Gülen ile görüşme sizin için mi yoksa sayın Erdoğan için mi mantıksız ve faydası yok!

- ABD gibi bir süper güç, Fetullah Gülen gibi adına sempozyumlar düzenlediği kişiliği önemsemesi, onunla görüşmenin faydalı ve mantıklı olması konusunda büyük bir yanılgı içinde midir ?

- Fetullah Gülen'in ismini 'fethullah' şeklinde yazmanız, onun önemsediğinizi göstermiyor mu? (Zaman Gazetesi bile 'Fetullah Gülen' şeklinde yazıyor)

- Harıl harıl iki gündür sayın Erdoğan'a ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinin yazılmasından sonraki süreci tartışıyorsunuz. Ama bizim yazımızla ilgili olarak 'Parti içinde bugün omuz omuza bir dayanışma göstermemiz gerektiği bir dönemde yanlış anlamalara fırsat verici görüşlerinin, ne kadar yersiz olduğunu bilmen ve düşünmen gerekirdi' diyorsunuz. Peki bu mesajı bana böyle yanlış anlaşılmalar oluştuğu için mi yazdınız ?

- Yanlış anlayanlar için de sayın genel başkanınızda var mı ?

- Ben şu anda yazarlık yapıyorum. Benden partiniz içindeki hassasiyeti nasıl bilmemi istiyorsunuz ? 'Bilmen ve düşünmen gerekirdi' diyerek parti içinde fincancı katırlarını ürküttüğümü mü ima etmek istiyorsunuz?

- Gerçekten Erdoğan sonrası AK Parti ne olacak? Genel Başkanı kim olacak ?

- Genel başkan adayları arasında siz yok musunuz?

- Sayın Erdoğan'ın, parti kurulurken, genel başkanlığa seçilirken, mevcut hukuki durumunu bilmediğinizi, bu konuda herhangi bir müzakere yapmadığınızı mı belirtiyorsunuz?

- Son soru: Bana gönderdiğiniz e-mali nereden ve niye oradan çektiniz ? (14 Ocak 2002. habera.com)

İki yazı benim yıllarıma neden oldu. Yeni Çağ Gazetesi Ankara temsilcisi Ahmet Takan, bu yazının faturasını nasıl ödediğimi, parti ve başbakanlık kapılarının neden yüzüme kapatıldığını yazmıştı. Neyse konumuz bu değil…

FETÖ halen başa bela. Şimdi Ak Parti'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'da FETÖ'den dolayı suçlanıyor. Meydanlarda boy hedefi. Peki FETÖ eski değimle 'Cemaat, hizmet hareketi' neden Ak Parti'ye yanaşmıştı. Bunu en çarpıcı örneği… Odatv.com'dan Müyesser Yıldız'ın tespitiyle 'Mülkiye İmamı' Doç. Dr. Mahmut Akpınar tarafından veriliyor. Akpınar, şimdi firari… Anlatacağım olay, FETÖ liderinin 17 Aralık sonrası lanetleşme (Mülahane) yaptığı günlerde yaşanıyor:

Tarih, 21 Aralık 2013 Cumartesi günü… Turgut Özal Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mahmut Akpınar, mülaheneden rahatsız olan siyaset bilimi kamu yönetimi yüksek lisans öğrencilerine şunu anlatıyor:

'Arkadaşlar, sakinleşin… Bu benim şaşırdığım bir olay değil. 2011 seçimlerinin arifesinde bir konferans vesilesiyle ABD'ye gittim. Oradan da Hocaefendi'ye ziyarete gitmiştim. Dedim ki;

- Hocam; Biz 2010 referandumuna tam destek olduk. 2011 seçimlerinde de arkadaşlarımız parti üyesi gibi çalışıyor. Ak Parti'ye angeje olmamız bazı arkadaşlarımızı rahatsız ediyor.

Hocaefendi bana şunları söyledi:

- Mahmut biz bunların şerrelerinden emin olmak için böyle davranıyoruz. Erdoğan'ı çok sevdiğimizden dolayı değil. Şerrinden korkuyoruz.'

Kıvırmadan, itibarını darağacına çekmeden fikir işçisi namusuyla böyle biline sayın Muharrem İnce. Saygıyla…