[email protected]
Muhtemelen hayatında ilk kez altında çalışan işçilerin tepkisiyle karşılaşan CEO, gerçek bir fabrikanın nasıl işlediğini göstermek için ABD'li yöneticileri Çin'deki fabrikaya götürüyor. Fabrika işçileri öylesine kusursuz çalışıyor ki, tıpkı bir makinenin kolları gibi aynı anda, hata yapmadan üretimi sürdürüyorlar. Koruyucu şeffaf gözlük veya kesilmez eldiven dahi olmadan bütün gün kırılan camları ayıklayan insanların çalışma şekli, Amerikalıları oldukça şaşırtıyor. Yarı-askeri iş disiplini, vardiya değişimi sırasında marş okunması ve sağ baştan her işçinin sayılması, fabrikayı ziyaret eden Amerikalı heyeti adeta şok ediyor.
Çinli ustabaşı: Amerika'daki işçilerin çalışırken birbirleriyle konuşup şakalaştıklarını duydum.
Amerikalı: Evet, kesinlikle selobanta ihtiyacımız var. Ağızlarını kapatmak için. O zaman daha iyi çalışırlar.
+ Orada bunu yapabilir misiniz?
- Maalesef yapamayız. Ama yapabilseydik üretimimiz artardı!
Her iki dünyayı bizlere gösteren yönetmenler Julia Reichert ve Steven Bognar, belgesel boyunca ara sıra yaptıkları nüktedanlıkların bana göre en hoş olanını bu kısımda sergilemişler. Fabrika ziyareti sonrası düzenlenen eğlencede, sahneye çıkanların yalnızca Fuyao çalışanları olması ve yaptıkları sahne şovlarının fazla nizami olmasıyla, eğlenceli propaganda şarkılarının tezatlıkları insanı hayrete düşürürken hayranlık uyandırıyor. Detayların arasına, çocukların oluşturduğu bir gösteri grubunun da sahne aldığı eklenmeli sanırım.
Çinlilerin ahenk, nizam, disiplin ve uyumlu koreografilerinden sonra sahneye çıkan Amerikalıların (ilginç bir şekilde hepsi beyaz, şişman ve biraz beceriksiz) birbirlerinden ayrı, uyumsuz, ayakları yere basmayan ''şovları'' belgeselin anlatmaya çalıştığı bu iki ayrı dünyanın en net özetini oluşturuyor. Fritz Lang'ın Metropolis filminden bir sahneyi anımsatan bu özet, her kapitalist patrona ''Allah bana da Çinliler gibi işçiler versin'' duaları ettiriyor.
Okunan marşlardan birinde ''Şeffaf bir dünya görüyoruz'' cümlesinin geçmesiyle ''Acaba yanlış çeviri mi?'' diye sahneyi geri almam bir oldu. Baskıcı rejim altında, devlet desteğiyle varolan bir fabrikanın propaganda marşında ''şeffaflık'' vurgusunun ne işi olabilir ki?
İşçilerin çalışırken kullandıkları ''şeffaf'' gözlükten bahsettiklerini anlamam biraz zaman aldı. ''İroninin en güzel olanı, anlaşılmayandır'' derler...
3 Dişli; hükümet, fabrika, sendika
CEO Cao Dewang, makam odasında konuşurken Çin'in önceki beş liderinin fotoğraflarını görüyoruz. Devlet kapitalizminin en saf halini kavramamızı sağlayan bu sahnelerde, hükümet, fabrika ve sendikanın birbirlerini besleyen üç dişli olduğundan, mütemadiyen beraber hareket ettiklerinden bahsediyor. Totaliter rejimlerin bu üç farklı kurumun tek bir potada eritip nihai amacına hizmet ettirmesi, belgeselin başından beri gördüğümüz farklılıkların nedenlerine dair ipuçları veriyor.
Tekrar ABD'ye döndüğümüzde, Ohio senatörü Sherrod Brown, fabrikadaki konuşmasında işçilerin seslerini daha iyi duyurabilmesi için sendikalaşmanın gerekliliğinden bahsedince, ilk kıvılcım ateşlenmiş oluyor.
Artan iş kazaları, düşük ücretler, fazla mesai ve haksız işten çıkarmaların artmasının ardından Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası (UAW), fabrika içerisinde örgütlenmeye çalışıyor. ABD'deki yasalar gereği, benzer durumlarda fabrika içerisinde demokratik bir oylamaya gidilir. Sendika isteyenler ve istemeyenler arasında.
Bu süreçte fabrika yönetiminin sendikaya ''evet'' oyu çıkmaması için yaptıklarını görüyoruz. Saatlik ücretleri artırmak, sendika gelirse yerlerine kalıcı birinin atanacağını (işten çıkarmak yasalara aykırı, yersen) bildirmek, işçilerin direnişini kırmak için sendikalardan sakınma hizmeti veren farklı bir şirkete yaklaşık 1 milyon dolar ödemek vb…
Otomotiv sendikasındaki toplantıda, sendika temsilcilerinden birinin söyledikleri burada kritik bir hale geliyor.
''Amerika'yı çalışan insanlar ve işçiler inşa etti. Amerika'yı en başından beri büyük yapan buydu. Fuyao'da şu an çalışan insanların bir sendikası yok. Bu odadaki ve buradakilerden önce ölmüş insanların alın teriyle ödenmiş doğuştan gelen haklarınız var. Adil bir hayat yaşamaya, güvenli bir iş yerinde çalışmaya hakkınız var. Bu savaşları 70 yıl önce verdik. Yönetimin, şirketlerin ve zengin insanların size ne olacağına veya sizin ne kazanıp kazanmayacağınıza karar verme hakkını 70 yıl önce reddettik biz. İşçi sınıfının çok çalışması konusunda Amerika'da değişen hiçbir şey yok. Amerika'da değişen şey bu değil. Amerika'da asıl değişen şey üstümüzdeki insanların, işçilerden faydalanmak için kuralları yeniden yazmak istediklerine karar vermesi. Zarar görmenize rağmen, kendi çıkarları için yapıyorlar. Buna karşı çıkma hakkınız ve yükümlülüğünüz var. Fuyao'da sendikalaşma meselesi de bundan ibaret. Bu mücadeleyle geçen onca yıl boyunca, şirketlerin para kazanıp çalışanlarına adil olabilmesi için bir yol bulmuştuk. Çalışanlarına düzgün bir maaş verip güvende olmalarını sağlamak için. Bu ikisi bir arada var olabilir. Siz Fuyao'da bu savaşı verdiğiniz sürece, Otomotiv Sendikası bu mücadelede sizinle savaştığı sürece, Fuyao şirketine, Ohio'daki işlerin Çin'e göre farklı yürüdüğünü gösterdiğimiz sürece ben de her adımınızda sizinle mücadele edeceğim. İşçilerin yanında olacağım ve bu mücadeleyi kazanacağız.''
***
Yapılan oylamanın ardından, sendikalaşma talebi 848'e 442 reddedildi…
Fabrika tarihinde ilk kez bir işçi, çalışırken hayatını kaybetti...
Fabrika, 2018 yılından sonra kar etmeye başladı...
Bu noktada anlıyoruz ki, belgeselin anlatmaya çalıştığı asıl şey iki farklı kültürün çatışması falan değil. Çin ve ABD hikayesi değil. Kapitale karşı emeğin asırlık hikayesi. Dünyanın uzak doğusundaki işçiler kendilerini çalışmaya ve vatanlarına adayıp her şeylerini fabrikalarına verdiklerinde de kaybediyorlar, batıdakiler hiçbir sosyal sözleşmede ve kolektif bilinç üzerinde uzaklaşamadıklarında da kaybediyorlar. Belgeselin sonunda vurgulandığı gibi, 2030 yılında yaklaşık 350 milyon insan otomasyon sebebiyle işsiz kalacak.
Peki kitlesel işsizlik sorunu geldiğinde, batıdakilerin de doğudakilerin de ellerinde bir şey kalmadığında, dünyadaki bütün işçiler birleşebilecek mi?