Hükümet sisteminin parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığıhükümet sistemine geçişi sağlayacak değişimin takvimi işlemeye başladı. Şu anda resmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dışında ana muhalefet partisi CHP'den Muharrem İnce, İYİ Parti'den Meral Akşener ve HDP'den Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanı adaylıkları kesinleşti.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdi Öz için oylama ayın 9'una kadar devam edecek. Bu görünüm Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağına işaret ediyor.
Günlerdir ana muhalefet partisi CHP'nin adayının kimliği üzerinde yapılan spekülasyon, sağdan biri olmalı gibi söylemler amacına ulaşmadı. CHP kendi içinden, ilçe başkanlığından milletvekilliğine ve grup başkanlığına kadar 39 yıl CHP çatısı altında siyaset yapmış ve iki kez genel başkanlığa aday olmuş olan Muharrem İnce'yi Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkardı. Bu süreçte yapılmak istenen yönlendirmeler ve algı yönetimi boşa çıktı.
Muharrem İnce'nin geçmişine bakıldığı zaman siyasi deneyimi, halkla ilişki kurma yeteneği ve siyasal tartışmalardaki becerisiyle AK Partinin adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı zorlayacak gibi gözüküyor.
Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu'nun da yüz bin imzayı kısa zamanda bulup adaylar arasına katılması ile Recep Tayyip Erdoğan'ın işi biraz daha zorlaşacak.
CHP ittifak dışında kalan DSP, ÖDP ve bazı siyasi aktörleri milletvekili listelerine kattığı takdirde seçim tahminleri zorlanacak ve ikinci tura kalındığı zaman da aday kim olursa olsun sürpriz bir sonuçla karşılaşmak olasılığı yüksek olacaktır.
Adayların belirlenmesindeki bu süreç milletvekili listelerinin oluşumunu da nitelik açısından etkileyecektir. Aslında bu gelişmelerin doğal karşılanması gerekir. Çünkü bu seçim, Türkiye'de hükümet etme sistemini değiştireceği gibi Türkiye'nin geleceğinin güçlü olma derecesini ve dünyadaki etkisini ciddi bir şekilde etkileyecektir. Türkiye'deki bu değişim, demokratik yönetim anlayışına ve insan haklarına saygılı, özgürlükleri koruyan güçlü bir hukuk sistemine dayanmadığı takdirde iç ve dış dinamiklerin etkisinde büyük bir mücadele yaşanacaktır.
Bağımsız ve özgür bir Türkiye için ortak aklın yol gösterici olması ve dengeli bir dış politikanın yanı sıra ekonomiyi güçlendiren, yoksulluğu azaltan, yolsuzluğu önleyen ve adaleti sağlayan bir hukuk sistemine ihtiyaç vardır.