Varyemezlik, tarih boyunca birçok sanatsal yapıta malzeme olmuştur. REEM Nöroloji Merkezinden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, obsesif kompulsif kişilik bozukluğu ile varyemezlik ilişkisini şöyle açıklıyor:
Doğu edebiyatının seçkin temsilcilerinden biri olan Cahız'ın 'Buhela' isimli eseri ile Batı Edebiyatının seçkin simalarından olan Moliere'nin 'Cimri' isimli klasik eseri trajikomik ve hicivsel bir üslupla varyemezliği anlatmaktadır. Cahız, kitabında özellikle Merv yöresinin cimriliğinden uzun uzun bahseder ve 'O kadar pinti ve tamahkar insanlardı ki, bu hususiyetleri hayvanlarına bile yansımıştı' der. Moliere ise yazdığı eserde parası çalınan bir varyemezi öyle bir tasvir ediyor ki; resmen içiniz dağlanarak o sahneyi yaşıyorsunuz. Eserde; Cleante'ın uşağı La Fleche, Harpagon'un parasının yerini bulur ve parayı alarak efendisi Cleante'e götürür. Parasının çalındığına inanan Harpagon veryansın ederek bağırmaya başlar. Yetişin! Hırsız var! Yakalayın! Adam öldürüyorlar! Cankurtaran yok mu? Hak, adalet nerede? Vurdular! Canımı aldılar! Gırtlağımı kestiler! Paramı çaldılar, Kim aldı, kim? Ne oldu? Nerede? Nereye saklandı? Ne yapayım? Nasıl bulayım? Nereye koşayım? Nereye koşmayayım? Şurada mı acaba? Burada mı yoksa? Kim o? Dur! Yakaladım. Ver paralarımı haydut! Eyvah! Benmişim yakaladığım. Neredeyim, bilmiyorum ki! Ben kimim? Oldu bana olanlar! Param! Zavallı paracığım! Canım, sevgilim benim! Aldılar elimden seni! Sen olmayınca ben neye sığınırım artık, neyle avunur, neyle sevinirim? Her şey bitti benim için; dünyada yapacak işim kalmadı. Sensiz ne yaparım, nasıl yaşarım? Olacak şey mi? Bana bunu nasıl yaparlar! Dayanamam bu acıya, ölüyorum; öldüm, hatta öldümde gömdüler beni! Hadi, gelsin bütün jandarmalar, polisler, tüfekler, hakimler, mahkemeler, işkenceler, darağaçları, cellatlar! Astıracağım, bütün dünyayı astıracağım. Yine de paramı bulamazsam kendi kendimi asacağım!Yukardaki satırlar biraz abartılmış olsa da bir varyemezin para kaybetme sonrasında çektiği inanılmaz acıyı tarif etmektedir.
Varyemezlik, kişinin çok gelişmiş maddesel gücüne rağmen düşük sosyal standartlarda yaşaması ve hayatını böyle yansıtmasıdır. Çevresindeki, insanlara duyarsız ve ilgisizdir. Onu tek heyecanlandıran şey paradır. Para kazancı, tüm ilişkilerinde hayatının merkezinde rol alır.
Varyemez insanların büyük bir çoğunluğu, çocukluk dönemlerinde maddi sıkıntılar yaşamış ve hayatlarının bir bölümü yoksullukla geçmiştir. Ancak yine de çocukluk döneminde yoksulluk yaşamayıp da ilerleyen yaşlarda varyemezliğe dönüşen kişiler de vardır. Tabii ki, varyemezliğin arka planında, kişilerin yaşadıkları ülke şartlarının ileriye dönük güven verici ya da vermeyici tutumları da önemlidir.
Bu kişilerin harcamakla bitmeyecek bir servetleri olmasına ragmen, para kazanmadıkları günü zararda sayarlar. Onlardan bir lira çıkması demek, iflas etmeleri ile eş anlamlıdır. Katiyyen herhangi bir sosyal yardım oluşumuna iştirakleri olmaz, olsa da çok sınırlı o da etrafındaki baskıları azaltmak için olur. Asla bir başkasına borç vermezler. Kefil olmazlar. Onlara göre sadaka isteyenler fakirlik numarası yapan varlıklı kişilerdir.
Bulundukları ortamlarda kendisinden para isteneceği korkusu ile işlerin çok kötü gittiğinden, zararlardan, ziyanlardan bahsedilir hep. Neredeyse çıkarıp 10 lira da sizin vermek isteyeceğiniz gelir, o kadar fakir-fukara edebiyatı yaparlar. En büyük mutlulukları, bankalardaki ya da özel kasalardaki paralarını ve diğer maddi birikimlerini düşünmektir. Ancak sürekli bu paralara yenileri eklenmelidir yoksa kendilerini yine mutsuz hissederler.
Aslında varyemezler, varlık içinde yokluk yaşayan insanlardır. Ekonomik güçleri ile orantılı bir yaşam sürmezler. Olabildiğince basit yaşamaya çalışmaları, mütevaziliklerinden değil para harcama korkularındandır. Eğer varyemez kişi devlet yönetiminde etkili bir mevkide ise, eli asla cebine gitmez. Varyemez kişiler rüşvet ve komisyon gibi parasal akçeli işlere son derece müsaittirler. Yolsuzluklarını kendi vicdanlarında aklayacak bir sürü sebep bulabilirler. Ancak varyemezi en çok rahatsız eden unsurlardan biri de kendilerinden başka kişilerin de para kazanmasıdır. Onlar sadece kendileri kazansın isterler. Ya da diğerlerinin kazançları kendisininkinin yanında çok önemsiz olmalıdır. Diğer türlü de mutsuz olurlar. Ancak en tehlikeli varyemezler yönetici vasfında olanlardır. Çünkü bulundukları kurumu imkanları el verdiğince sömürmeye çalışırlar ve bu konuda sınır tanımazlar.
Varyemezlik, obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun (OKKB) bir sonucu ise kişi kendisini, dostlarından ve hoşça vakit geçirebileceği etkinliklerden uzak bırakacak derecede para kazanmaya adayabilir. Aynı şekilde para harcamaya karşı da ciddi bir hasislik geliştirirler. Bu kişiler asla başka birine ikramda bulunmaz, çay bile ısmarlamazlar. Takıntılı bir şekilde para kazanmaya odaklanmışlardır. Hobilerle uğraşmak, tatil yapmak gibi zevk alınabilecek etkinlikleri bir başka zamanda yapmaya karar verdiklerinden, düzenleri sürekli para kazanmak üzerine kuruludur. Tatile zorlandıklarında ise zevk alamaz ve beraberindekilere de huzur vermezler. Tatilde bile iş yapmaya çalışırlar ya da tatili aşırı programlı ve yakınları için katlanılamaz hale getirirler. Kendisi, ailesi ve çevresi için özel bir anlam ve değeri olmasa bile eskiyip, yıpranmış ya da değeri olmayan şeyleri atamaz, elden çıkaramaz. Bu nedenle OKKBli bir varyemezi 20 yıllık bir gömleği ya da 30 yıllık bir kazağı giyerken görebiliriz. Ayakkabısını her yeri aşılana kadar, tamir ettire ettire kullanmasına şahit olabilirsiniz.
Ancak burada önemli bir husus var; obsesif kişilikli varyemezler, para kazanmak için yasal yolları kullanırlar. Kanunlara karşı gelmezler, başkalarını dolandırmazlar. Dolayısıyla OKKB yaşayan kişi, kültürel ve dindarlıkla açıklanamayacak bir şekilde ahlak, doğruluk, dürüstlük, manevi değerler, sadakat, şeref, prensip gibi konularda vicdanının sesini aşırı derecede dinler ve gerekli hoşgörü, anlayış ve esnekliği gösteremez. Fakat yine de yaptığı işi bitirmesini güçleştirebilecek ve engel oluşturabilecek aşırı bir mükemmeliyetçilik içinde olabilirler.
Netice itibariyle nasıl ki israf ve savurganlık toplumsal dinamikleri ve milli ekonomiyi tehdit eden bir unsur ise varyemezlik de aynı şekilde kişiler arası ilişkileri, bireysel görevleri sekteye uğratan önemli toplumsal bir sorundur. İfrat ve tefrite girmeden, orta yollu ve itidalli davranmak en iyisidir. Hem ayaklarımızı yorganımıza göre uzatarak tasarruftan yana olmalıyız hem de ihtiyaç sahiplerini, yoksulları gözetecek cömerlik davranışlarını gösterebilmeliyiz.