Kuvay-ı Milliye'nin gece gündüz aç susuz demeden Anadolu büyüklüğündeki dava taşını omuzlayarak Hilafeti Müsliminin ve Büyük Türk Milleti'nin adına inşa ettiği Millet Meclisi'nin yıl dönümü vatana millete hayırlı uğurlu olsun. 23 Nisan kutlu yürüyüşün kader çizgisinde bir noktadan sonraki dosta güven, düşmana korku salan irade beyanıdır. Mübarek olsun.
Ak Parti tabanı açısından bir seçim muhasebesi içeren yazımıza geçelim.
Vay babam vay…
Millet nasıl dertliymiş...
Milletin dili şişmiş. Tencere fokurdadıkça kapağını sıkıca kapattılar, düdüklü patladı. Aklına gelen iline gelenle birleşiyor 'Yandı gülüm keten helva' diyecekken Reis'ten korkularından ona buna sarıyorlar. Merak ediyorum; dili şişen şerbülentler de konuşunca ortalık kel alinin bağına dönmeyecek mi ?
AK Parti 18. kuruluş yıldönümü resepsiyonunda Erdoğan'ın 'Bize Ömerler lazım. Bu Ömerleri bulduğumuzda, şu anki konumumuzdan daha ileriki bir konuma geleceğiz, hiç endişeniz olmasın' sözlerini hatırlarsınız.
Ömer deyince akla gelen; adalettir. Adanmışlıktır, dirayettir, ferasettir.
Erdoğan, Ömer'leri bulmaya çalıştı. Çalışmasının nedeni 'mental yorgunu' deyimiyle sübvanse edilen teşkilatların, yöneticilerin Ömer olmayışları bir yana, olamayışları, olmak istememeleri değil miydi ?
Arayıp bulamadığımız/bulmak istemediğimiz Ömer'ler kızdı, küstü, gönül koydu, sustu sustu da seçimlerde gömüverdi. İşin aslı dövüverdi. Saf saf oldu, gözleri doldu da bu sefer 'Müsaade' deyip sandığa gitmedi.
Halbuki Erdoğan'ın arama iradesine karşı defans gösteren kadroları bilirsiniz.
Yavan ekmek, kuru soğan yiyen Ömer yerine 'istakoz muhibi' koydular. Onlar da hiç çekinmeden, korkmadan 'gömüp' geçtiler değil mi?
Düşmeye gör, hele sırtından indirmeye niyetlen. Nitekim 'kurtlar sofrasında'' düşeni yemek kanundur Reis…
Fırsatı bulunca, yerel yönetimlerdeki menfaat kapıları teker teker kapanınca halkın anlayacağı dilden son sözleri 'Gömün…' diye lafı ortaya koyup, kenara çekiliverdiler.
Kundakçı gibi mahalleyi yakıp hala saç taramıyorlar mı ? Zaten oldu bitti o yolun yolcusu, saç tarayan kundakçı mahallesine hep dükkan kapatır. Hizmeti öbür mahalleye değil midir ?
Ömerler ararken 'Gömerler'i bulduk, eldeki Bekir'den, Osman'dan, Ali'den de olduk !
Çocukken mahallede kızlar oynayıp söylerlerdi ya:
-Kızım seni Ömer'e vereyim mi?
-İstemem babacığım istemem. Onun adı Ömer alıp beni döver'…
Biz bu sözü ne yazık ki ; 'İsterim babacığım isterim. 'Onun adı Ömer alıp beni sever'…' şekline çeviremedik.
Kocaman ve kocaman yazık.
Ak Parti teşkilatlarını yoğun bir şekilde 'Yenilmişlik sendromu' kaplarken bir de 'Tükenmişlik sendromu' kaplamaya başladı. Hafta sonu İstanbul'da 'Ne oldu ? Ne olacak? Nasıl olmalı ?' toplantısına katıldım. Onlar konuştu, not aldım. Ben konuştum onlar, inşallah mahcubiyetlerindendir boyunları eğildiğinden not alamadılar.
Seçimler öncesi teşkilatlara ilçe başkanları atanmış. Atanmış başkan seçimden sonra görevi bırakmak istiyor. Teşkilat kongreye gidecek. Kirayı verenler kayıp, verebilecekler kayıtsız. Teşkilatın kapısını açmayan ilçe başkanları var.
Ak Parti kurulduğu günden bu yana Erdoğan'a sırtını dayayıp, onun sayesinde belediye başkanı, milletvekilleri olanlar sağda, solda konuşuyor da partinin kapısını açıp 'Arkadaşlar yaptık, yine yapacağız' diyemiyor.
Nedeni basit: Etkisiz eleman… Dadanmış kadro.
Erdoğan, elbette halleder. Düştüğü yerden yine kalkar. Restorasyona başlar. Hafriyat için emir verir. Ancak bunu bile engelleyen kadrolar var. Sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda…Bizim mahallede oturup, diğer mahalleye hizmet eden- edenler var. Kundakçılık yapıp mahalleyi yakıp saç tarayanlar; 'Kocadın Reis' nakaratını söylüyorlar.
Dinlendikçe delirmek işten bile değil. Teşkilat mensuplarının söyledikleri bunlar. Sansürledik, kırptık sözleri. Anlayan anladı.
Hele MSP'den bu yana, dava deyip evi barkını kendisine haram eden hacı amcanın 'Alayının…' diye başlayan cümlede aldığım not 15 Temmuz hesaplaşmasının daha bitmediğidir.
Bürokraside, askeriyede, mülkiyede, kalemiyede ortalığın harman yerine çevrildiğinde 'Siyaset' eksik aldı. FETÖ'nün siyasi ayağının üzerine gidilmemesinin faturasını Ak Parti şimdi ödemeye başladı. Şimdi faturayı Erdoğan'a ciro edip 'Erdoğan'ın kadroları', 'o seçti, o korudu, o faturayı öder' aymazlığı hacı amcayı çileden çıkarttı ki anlatılır gibi değil.
Seçimi kaybedenlerin, seçimi kaybetmişleri atayanların 'Seçimi neden kaybettik?' soruşturmasının' başına vermek, olay yeri incelemede delillerin karartılmasından, yok edilmesine kadar bir süreci getirir ki 'Reis'in besmele çekip, yeni bir heyecan ile yeni teşkilat kurmasına kadar' gider.
Sağına soluna bakmadan kimin öne çıkacağına bakacak Reis…İsmail Kılıçaslan'ın köşesinden yaptığı 'yeter artık' çığlığını Mehmet Metiner, Metin Külünk seçimden önce başlatmıştır. Çığlık şudur:
-Reis, mahalleyi yakıyorlar…
Mahalleyi yakanlar bu çığlığı atanları susturdu, ekmeğiyle oynadı, mahalleye sokmadı. Mahalledeki yangın dumana karıştı. Artık herkes görüyor.
Zira dava diye omuzlanan kutlu yürüyüşün kader çizgisinde inanırız ki cennetmekan Erbakan'da Erdoğan'da yalnızca bir noktadır. Devlet, ebed müddettir.
İşte bu noktadan sonra başlayacak hikaye önemlidir. Pazara kadar olanlar gidecek, mezara kadar olanlar yürümeye devam edecekler. Anladığım kadar Ömerler yangını söndürmek, mahalleyi imar etmek, yeni mahalleyi de inşa etmek için işaret bekliyor.