Ölümcül hastalık tüberküloz (TB), tüm dünyada insanlığı kemiren en önemli ve en yaygın bulaşıcı hastalıklardan biridir.

Halk arasında verem olarak da bilinen hastalık, özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında çok artmış, tüberkülozdan ölümler çoğalmıştır.

Tüm çabalara rağmen yok edilemeyen tüberküloz, DSÖ/Avrupa ve ECDC raporuna göre, dünya çapında en ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam ediyor.

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC)/Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) Avrupa'da tüberküloz (TB) sürveyansı ve izlenmesine ilişkin en son raporuna göre 2019 ve 2020 yılları arasında bildirilen TB vakalarında keskin bir düşüş (yüzde 24) yaşanmışken, tespit ve raporlamayı engelleyen COVID-19 pandemisiyle şiddetlendiği görülüyor.

COVID-19'dan sonra ikinci sırada yer alan tüberküloz, ilaca dirençli TB türleri hala büyük bir endişe kaynağı. TB ile mücadelede, özellikle devam eden pandemi bağlamında acil yatırım kritik öneme sahip.

DSÖ raporuna göre 2015 ve 2020 yılları arasında DSÖ Avrupa Bölgesi'ndeki tahmini TB vakası sayısında yüzde 25'lik dikkate değer bir azalma görülürken, Avrupa ve Orta Asya'daki ülkeler bölgesel eylem planı hedefini karşılayarak, bu beş yıllık sürede yüzde 20'lik bir düşüş olduğu görülüyor. DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Henri P. Kluge, bu düşüşün Bölge genelindeki TB testlerinde ve tedavi stratejilerinde siyasi kararlılığın ve ilerlemelerin bir kanıtı olduğunu söylüyor.

Dr. Hans Henri P. Kluge, 'Ancak, 2022 Dünya TB Günü'nü kutlarken, rehavete yer verilmemesi gerekir. COVID-19, hizmetleri kesintiye uğratıp insanları teşhis ve tedavi görmeden bıraktığından, TB kaynaklı ölümler, 2019 ile 2020 yılları arasında 20 yıl sonra ilk kez platoya ulaştı. Devam eden ilerlemeyi sağlamak için, tüberküloz ve çoklu ilaca dirençli tüberkülozun (MDR-TB) tanı ve tedavisinde daha yenilikçi ve etkili yaklaşımlar sunulması gerekiyor' diyor ve bu önemli konuya şöyle dikkat çekiyor:

'ECDC Direktörü Andrea Ammon'un belirttiği gibi, Maalesef tüberkülozla mücadele son 2 yılda daha da zorlaştı. Devam eden pandemi nedeniyle, en azından kısmen verilerin eksiksizliğindeki düşüşten kaynaklanan bildirim trendlerinde keskin bir düşüş görüyoruz. Üye Devletlerimizi araştırdığımızda, TB veri toplamanın COVID-19 klinik çalışmasına göre önceliklendirilemeyeceğini görüyoruz. Ek olarak, sadece 4 üye Devlet, yeni ve nüks vakalarının başarılı tedavisi için yüzde 85 puanını alabildi. Şimdi her zamankinden daha fazla bir araya gelmeli ve tüberkülozla mücadelede çabalarımızı acilen artırmalıyız. Unutmayalım ki bu hala dünyadaki en ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biridir.'

Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC)/Dünya Sağlık Örgütü'nün raporunda yer alan önemli başlıklar şöyle sıralanıyor:

Bildirilen vakalar

2020'de Avrupa Birliği (AB)/Avrupa Ekonomik Alanı'nda (AEA) 33 binden fazla TB vakası rapor edildi ve daha geniş Avrupa Bölgesi'nde 160 binden fazla TB vakası bildirimi yapıldı. Buna karşılık, 2019'da AB/AEA'da rapor edilen yaklaşık 47 bin 500 vaka görülürken, Avrupa Bölgesi'nde yaklaşık 216 bin yeni TB teşhisi konulmuş. Çoğu ülkede oranlar son 5 yılda düşüyor olsa da, 2019 ve 2020 yılları arasında yeni ve nükseden TB vakalarının bildirimlerindeki yüzde 24'lük keskin düşüş, düşüş eğiliminde açık bir kesintiyi temsil ediyor.

Ölümler

2020'de DSÖ Avrupa Bölgesi'nde tahmini 21 bin TB ölümü vardı - bu 100 bin kişi başına 2.3 ölüme eşdeğerdir ve bu ölümlerin yaklaşık 3 bin 800'ü AB/AEA'da meydana gelmektedir. 2 yıldan fazla bir süredir ilk kez, TB hizmetlerindeki kesintiler nedeniyle TB teşhisinde gecikme veya eksiklik nedeniyle TB ölümlerinin sayısı arttı.

Tedavi başarı oranları

2019'da bildirilen ve 2020'de tedavi sonucu bildirilen tüm vakaların yüzde 71,8'i AB/AEA'da, yüzde 76.5'i DSÖ Avrupa Bölgesi'nde başarıyla tedavi edildi. Bununla birlikte, Bölge'deki tedavi başarı oranı, yeni ve nüks vakaları için ilgili bölgesel hedeflerin yüzde 85'inin altında kalmakta. Yapılan çabalara, yeni ilaçların ve tedavi rejimlerinin mevcudiyetine rağmen, ÇİD-TB/rifampisin-dirençli TB (RR-TB) ve TB/HIV ile ilgili yük, tanı ve teşhise yönelik daha yenilikçi yaklaşımlara duyulan ihtiyacın altını çizmektedir.