Olgunluk neydi? Yaşa başa bakar mıydı? Ya da insanın içinde olan bir olgu muydu? Duygu muydu? Ya da huy? Veya karakterin bir bütünü, parçası, dilimi? Hangisiydi?

Olgunluk insanın içinde yetiştireceği bir ağaç, belki bir meyve bahçesi, belki gökyüzündeki sayısız yıldızlar belki de çöldeki bir vahaydı?

Olgunluk, bencillikten arınmak, tüy gibi hafif ve huzurlu olmak, gerektiğinde huzuru sağlamaktır.

Olgunluk, masumiyet ve gerektiğinde küçük bile olsan büyük olmak, olmaya çalışmaktır.

Olgunluk, hayatın akışında parçalanmak değil bir bütün olarak kalabilmektir.

Hiç tahmin etmediğiniz insanların size gelip hiç tahmin etmediğiniz konular hakkında konuşması, sizin de onu kırmamak için, ne kadar kırıldığınızı göstermeden ses çıkartmamanızdır, düşünceli olmanızdır. Bir kavgayı engellemektir olgunluk, sessiz kalmaktır çoğu zaman, kusurları görmemektir. Görsen de ses etmemektir. Aslında sevmektir olgunluk. Sevdiğin insanları tolere etmek, onlara olgunluğunu sunmaktır.

Bir yıldız gibi parlak ve eşsiz olmaktır çoğunlukla. Parıl parıl parlarken aslında ışığınla bir deniz feneri olmaktır başkalarına. Ruhun en güzel huyudur olgunluk. Ruh huyudur belki de. Ruhun ne kadar güzelse bir o kadar olgun ve sevgi dolu olmaktır. Bazen sessizliktir, bazen ise açıkça konuşmaktır, ama kırmadan, kırılmadan. Kırılmamaktır olgunluk. Kırılsan da kırıklarını toplamayı ve süpürmeyi bilmektir çoğu zaman.

Olgunluk biriyle konuşurken onu dinlemesini bilmektir. Sözlerden ibaret olmak değil, güzel bir ruhtan ibaret olmaktır.

Olgunluğunu tamamlayamamış bir insandan olgun olmasını beklemekti belki. Ya da kendinden yaşça ve yıllarca büyük birinden daha olgun düşünebilmek ve davranabilmekti.

Bir büyüğüm bana hep şunu derdi;

'İnsanlar büyüdükçe küçülür'... Yani yaşça büyükler aslında evrimsel olarak bir şekilde küçülüyor. Ve belki de en büyük hayal kırıklığı da buradan geliyor. Siz onları olgun beklerken aslında onlar bir çocuk gibi düşünüp, olgunluğunu kaybedebiliyor. İşte burada en zor iş tam olarak size ve bizlere düşüyor. Olgun olmak... Ve kalmak. Halbuki yaşça çok büyük biri sizin en ufak bir yanlışınızı gördüğünde sizi olgun bir şekilde uyarabilir. Çünkü büyük odur, bilgi sahibi odur. Siz onu dinleyebilir ve ben nerde hata yapıyorum diye düşünebilir... Ama bu büyükler, ya da bu kişi, sizi dinlemeden, uyarmadan bir kanıya varıp size tavır alırsa, bir büyük olarak onun ne bir ağırlığı kalır, ne saygınlığı ne de olgunluğu... Ama yine de 'İnsanlar büyüdükçe, küçülür'... Ben buna inanmak ve sevmek istiyorum. Çünkü seversem anlayabilirim, çünkü seversem her şeyi farklı görebilirim. Keşke herkes her şeyi bir kenara bırakıp sadece sevse. Sevmeyi istese. Zaten olgunluk kendiliğinden geliyor ve ruh işte tam da o an özgür ve huzurlu kalıyor...