'Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?', diye sormuştu Nazım Hikmet, ressam Abidin Dino'ya…

Nazım Hikmet'in 'Bana mutluluğun resmini yapabilir misin şiiri?'

'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin'
Çok şükür, çok şükür bugünleri de gördüm, ölsem gam yemem gayrinin resmini yapabilir misin üstad?

Yazık, yazık, Havana'da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin?

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin'

Nazım Hikmet - Dino'ya hitaben bu dizeleri yazmıştı.

Ve şairin diğer o güzel şiiri:

Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız

Abidin Dino mutluluğun resmini yapmadı.

'Bir kare ile somutlaştırılamazdı mutluluk kavramını', diye düşündü belki de ressam.

O mutluluğu sözcüklerle anlatma yolunu seçti, arzularını ve hayallerinin özlemini şiirle yazdı…

Mutluluğun Resmi

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna'nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye'yi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi;
ne boya... / Abidin Dino

Şu tabloya bir bakın

Bir yatakta karı koca altı çocuğu ile birlikte yatmaktadır. Yatağın üstünde bir köpek ve hepsinin yüzlerindeki o mükemmel tatlı bir gülümseyişle uyuyorlardır. Ve yerlerde gezinen bir de tavuk görülmektedir. Odada eşya olarak sadece yatak vardır. Pencerede kağıt, bir kenarda sobanın yan yatmış borusu, bir küçük battaniye, akan bir dam, kırık yatağın ayağını dengeye sokmak için konmuş kitaplar, mutlu ailenin mutlu kedi ve köpeği. Soğuktan kızarmış burunlar… Ama yakında pencereden güneş doğacak…

Bu tabloyu kimler yaratabilir ki?

Böyle bir tabloyu; o yatakta olanlardan birini kaybetmeden değerini bilen ve mutlu olabilen bir aile yaratabilir ancak…

Kaybetmeden birlikteliğin gücünü yaşayabilmenin tablosudur bu

Bu koyun koyuna oluşan tablo, başka hangi bedele ya da nereye değişe bilinir ki?

Bence hiçbir şey, hiçbir şey bu tablonun verdiği mutluluğu veremez.

En mutlu aile zamanı, evden kimsenin ayrılmadan, hesaplar bölünmeden, paranın ortak olduğu, alışverişlerin ortak yapıldığı, birlikte yaşanılan zamanlardır. Evlilik sonrasında, yeni yüzler, yeni ilişkileri, yeni mutlulukları ve mutsuzlukları getirir. Ve bölünen sevgilerin, iç çatışmaların, o güne kadar alışılmış davranışların kimisi korunur, kimisi hiçe sayılır.

'Bizi biz yapan duygularımızdır', derdi annem…

'Geride kalacak sadece güzel şeyler…

Mutluluk hepimizin özlem çektiği bir çeşit huzurdur…

Mutlu yaşamalısın.

Birlikte yaşadıklarını da mutlu etmelisin..

Bak aynı sofradayız

Baban,

Ben,

Kardeşlerin,

Ağabeyin,

Bundan daha iyisi olur mu?

Bunun kıymetini bil…

Aradan yıllar geçti…

Her şeyim var,

Param,

Pulum

Evim

Arabam

Tercih yapmam istense,

Bütün bunları hiç düşünmeden

O gecenin sofrasına tercih ederim

Hem de hiç düşünmeden…

Aileye katılan yeni yüzlerle, bundan sonra özlemini çektiğim o birlikteliği hiç bir zaman göremeyeceğim, bunu biliyorum. Sadece 'bizim olan, sadece biz' olan o ailemiz olmayacak artık.

Şu da doğru, kimi anların kıymeti içinde yaşanırken tam bilinmiyor, en çok yitirildiğinde anlaşılıyor değer.

Mutluluk tek başına yaratılan bir şey de değil. Ve önce insanın yüreğinde yeşermesi gerekiyor. Bu da yeterli değil; yeşeren mutluluk ağacının dal atması, çiçek açması ve kokusunun etrafa dağılması gerekiyor. Ve yalnız kalmış insan, toplumdan kopmuş insan oluyor. En büyük hazinemiz, mutlu ailemizdir.

Bilinen yanlış:

Nazım Hikmet Dino'yu hitaben bu dizeleri yazdı, ancak Abidin Dino 'mutluluğun resmi'ni yapmadı.

Söz konusu resim ise Dianne Dengel'in bir posta kartı çalışması. Ressam Türkiye'de Abidin Dino'nun yaptığı sanılan 'mutluluğun resmi' adlı eseriyle tanınıyor.

Resmin gerçek sahibi Dianne Dengel'dir.

Mutluluğun resmi ile ünlü, Dianne Dengel 1939 doğumlu Amerikalı bir ressamdır.

Türkiye'de kendisine ait olan 'mutluluğun resmi' isimli tablonun Abidin Dino'ya ait olduğu söylenmiş ancak tablonun asıl sahibinin Dianne Dengel olduğu ispatlanmış.

Dianne Dengel ve mutluluğun resmi:

Kaynak: http://www.diannedengel.com