Fibromiyalji; nedeni tam olarak bilinmeyen, yaygın ağrı ve vücudun belli bölgelerindeki hassas noktalar ile karakterize kronik bir kas- iskelet sistemi hastalığıdır. Bu hastalık eklemlerde hareket kısıtlılığı ve şekil bozukluğu oluşturmaz ancak yaşam kalitesini olumsuz etkiler.
Bu hastalığın neden ortaya çıktığı tam olarak bilinmemekle birlikte kaygı, aşırı stres, depresyon, nörohormonal bozukluklar, bağışıklık sistemi bozuklukları, grip benzeri viral enfeksiyonlar, yaşanan psikolojik veya fiziksel travmalar, zor çalışma şartları, rutubetli ortamlar, uyku bozukluğu ya da uzun süre ekran başında kalma gibi pek çok farklı etkenin hastalığı ortaya çıkarabileceği düşünülmektedir. Ayrıca genetik faktörlerin de hastalığın oluşması üzerinde etkisinin olabileceği göz ardı edilmemelidir.
Fibromiyalji ağırlıklı olarak 25-55 yaş arası kadınlarda görülmektedir. Genel olarak toplumun %2'lik kısmının bu rahatsızlığa sahip olduğu bilinmektedir.
Hastalık vücutta hassas ağrı bölgelerine neden olmaktadır. Vücudun farklı bölgelerinde bulunan ve tetikleme noktası olarak adlandırılan 18 nokta vardır. Bunların en az 11'nde yaygın ağrı ve hassasiyet bulunuyorsa, bu ağrılar 3 aydan uzun süredir yaygın olarak devam ediyorsa ve bu durumu açıklayabilecek farklı bir tıbbi durum tespit edilememişse hastaya fibromiyalji teşhisi konulur.
Fibromiyalji laboratuvar testleriyle veya taramalarla tespit edilebilen bir hastalık değildir.
Fibromiyalji ağrıları en çok sırt bölgesinde hissedilir. Göğüs bölgesinde hissedilen ağrının kalp krizi ile karıştırılması yaygın bir durumdur. Bacak kaslarında ve yumuşak dokuda hissedilen ağrılar ise genellikle zonklama veya yanma hissine benzemektedir.
Bu hastalığın ağrı dışındaki diğer yan etkileri ise yorgunluk, uyku problemleri, vücudun kendini dinlenmiş hissetmemesi, başağrısı, depresyon, odaklanma sorunu, karın boşluğunda ağrı veya acı hissi, göz kuruluğu ve sistit gibi sorunlar olabilir.
Hastalığın günümüzde tam olarak iyileşme sağlayan bir tedavisi bulunmamakla birlikte şikayetler azaltılarak hastanın yaşam kalitesinin arttırılması sağlanmaktadır. Uygulanan fizik tedavi programları ve egzersizler hastanın kendini iyi hissetmesine yardımcı olacaktır.
Ayrıca teşhis konmuş hastaların dengeli bir diyet programına takip etmesi önerilmektedir. Kepekli tahıllar, az yağlı süt ürünleri ve yağsız protein ile birlikte taze meyve ve sebzelerin tüketilmesi, bol su içilmesi, sebze ağırlıklı beslenme, şeker miktarının azaltılması kilonun korunmasına da destek olacağından şikayetlerin azalmasına olumlu yönde destek olacaktır.