Boğuluyordu. Okyanusun ortasında dalgaların arasında yaşamının en zorlu ve çetin mücadelesini veriyordu. Rüzgar ondan yana değildi , dalgalar acımasızdı, kuşlar bile onun aleyhine uçuyordu. Güneş tüm yakıcılığıyla gözlerini kıpkırmızı etmişti. Tuzlu su onu sersemletmiş, tüm vücudunu buruşturmuştu. Bu gece onun için düş yoktu. Her gece kurduğu hayaller yerini, büyük ve işin içinden çıkılmaz bir kabusa çevirmişti. Ruhu ile birlikte vücudu suyun üzerinde dalgalanıyordu. Halbuki çırpınmasa, halbuki kendini dalgaların üzerinde tutabilse, kıyıya doğru bu şekilde gidebilse hayatı kurtulacaktı. Ama panik, korku ve inat onu dibe doğru çekmeye devam ediyordu. En dibe. Belki kabusunun kaynağına doğru gidiyordu acı bir şekilde. Bir daha güneş ışığını görememe korkusu, deniz üzerinde süzülen dalgaların ahengini göremeyecek olmak, kalbindeki bir çok kişiyi bu okyanusun dibine gömecek olmak, onun canını bir hayli sıkmıştı.
Kendini bırakmıştı. Ne kendini ne bir başkasını düşünüyordu şu saatten sonra. Okyanusun kalbine doğru ilerliyordu ağır ağır... Aklındaki tüm her şeyi bıraktı suyun içine. Kalbindekiler ağırlık yapıyordu. Kalbindekiler onu dibe doğru hızlıca batırıyordu. Aklından yarım asırlık hayatına sığdırdığı onca şey geldi. İyilikler, kötülükler, mutluluklar, pişmanlıklar. Günün birinde birilerinin çocuğu iken, zaman geçtikçe kendi ailesinin büyüğü olduğu gerçeği onu hem gururlandırıp, hem üzmüştü. Küçük bir çocukken kırlarda koşup oynadığı anlar film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden.
Çırpınırken, bir kuş gördü dalgaların üzerinde. Bir siluet şeklindeydi ve umutluca kanatlarını çırpıyordu gökyüzüne. Ardından yağmur damlalarının denizi öptüğünü gördü. Sanki bu yağmur, onu tüm seven insanların gözyaşıydı. Onu bu okyanustan kurtarmak için gözyaşı döküyorlardı. O kuşta ona en bağlı ve onun için ölümü göze alan tek kişiydi. Onu oradan kurtarmak istiyordu. Ne pahası olursa olsun. Boğulup gitse bile beraber olmak, beraber kaybolup gitmek istiyordu. Bir an için buradan çıkıp, evine doğru koşmayı, arabasını evine doğru sürmeyi istedi. Kollarına güç, kalbine bir sıcaklık peydah oldu. Panik gitmişti, umutsuzluk gitmişti. Saf sevgiyi hissetmişti. Hayata tutunmak yağmurları dindirmek, kuşları uçurmak ve güneş ışığını ruhuna doldurmak istedi. Başardı da. Kendini okyanusun kollarında buldu. Kabus bitmişti, yaşam başlamıştı tekrar onun için. Buruk bir sevinç kaplamıştı içini. Vücudu ısınıyor, kıyıya ulaşıyordu. Sevgiyi hissediyordu, çabayı, umudu, direnişi. Veda etmek onun için daha çok erkendi. Kıyıya ulaştı, sevgi tüm bedenini işte şimdi daha da sımsıkı sarıyordu. Sevgiydi onu kurtaran şey. Umuttu. Ve belki de o yağmur, o kuş, ve ruhundaki o yoğun duyguydu.
Ve sabahın ilk ışıklarında
Huzursuz, sessiz bir geceden sonra
Umuda tutundu gece
Sevgiye tutundu
Yaşama ve özleme tutundu
Sessiz ve acılı bir geçmişten sonra
Işığa tutundu gün
Birlikte ağardılar sonsuza dek...