[email protected]

''Kendi araştırmalarım sonucunda bebeğime aşı yapılmasını istemiyorum. Allah (Azze ve Celle) yarattığı kulunu eksiksiz ve sağlıklı yaratmıştır. Ek aşıların yüklenmesini istemiyorum.''

Bu dilekçe bundan birkaç gün evvel sosyal medyada gündem oldu. Bir baba, yaptığı kişisel araştırma sonucunda bebeğine aşı yapılmasını istemediğini yazdığı dilekçeyle tescillendirdi. Aşı karşıtlığı özellikle son yıllarda Türkiye'de de popülerlik kazanıyor. Bu bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorun. Zira bulaşıcı hastalıkların bulaş riskini aşılama sayesinde aşağı çektiğinizde, bunun anlamı toplumun her ferdinin kolektif biçimde korunmasıdır. Peki ne oldu da kitlesel olarak kullanılmaya başlandıktan sonra yüz milyonlarca insanın hayatını kurtaran, insanlığın türünün devamı için elinde tuttuğu en büyük koz olan aşı; karşı durulacak, çocuklarımızdan ''koruduğumuz'' bir şey haline geldi?

İnsanlar binlerce yıl çiçek hastalığını lanetledi fakat bir şey değişmedi. Çünkü çözümü aşıydı

Elimizdeki bulgular ilk aşının M.Ö. 1000'li yıllarda Çinliler tarafından kullanıldığını gösteriyor. Daha sonra Orta Asya, Hindistan ve Osmanlı Devleti'nde de aşıların varlığı bilinmekte. Ancak bildiğimiz aşı kavramı 1790 yılında İngiliz Edward Jenner tarafından geliştirildi. Jenner, inek çiçeği hastalığı geçiren bir hastanın çiçek hastalığından korunduğunu fark ettikten sonra, çiçek hastalığı geçiren birinin vezikül sıvısını sağlıklı bir insana enjekte etti. Akabinde bu kişiye bilinçli olarak çiçek hastalığı zerk eden Jenner, bireyin hastalığa karşı korunduğunu gözlemledi. Aradan yaklaşık bir asır geçtikten sonra bu gelişmenin ışığında 1885 tarihinde kuduz aşısı, 1896'da tifo ve kolera, 1897'da ise veba aşısı icat edildi. 20'nci yüzyıla geçildiğinde difteri, boğmaca, tetanoz sarıhumma ve riketsiya aşıları da geliştirilmişti.(1)

Türk usulü çiçek aşısı

İşin ilginç yanı, bu gelişmelerin Avrupa'da gerçekleşmesi Osmanlı Devleti'nde yaşayan Emanuel Timonius sayesinde olmuştur. Bir Osmanlı hekimi olan Timonius'un, Türk usulü çiçek aşısının etkilerini yazdığı mektubu, 1714 yılından sonra Avrupa'da yayılmaya başladı.

Bir İngiliz diplomatın eşi olan Lady Mary Wortley Montague, Osmanlı Devleti'nde yaygın olarak kullanılan ve çiçek hastalığını önlemede oldukça etkili olan aşıyı, çocukları üzerinde uyguladı. 1721 yılının Nisan ayında İngiltere'ye döndükten sonra İskoç doktor Charles Maitland'ın kızını aşılamasını isteyen Lady Montague, İngiltere'de aşıya karşı büyük bir ilginin oluşmasını sağladı.(2)

İngiltere'de aşı karşıtı hareketin oluşmasının temel nedenlerinden birinin de aşının Şark'tan gelmesinin oluşturduğu güvensizlik olduğu tahmin ediliyor.

Aşıya karşı korku ve tereddüt yeni bir olgu değil

İngiliz rahip Edmund Massey, 1772 tarihinde verdiği vaazda aşı için, ''Tehlikeli ve günahkar, şeytani bir operasyon'' sözlerini sarf etmiştir. Rahibin ana motivasyonu aşıların işe yarayıp yaramaması değil, Tanrı'nın insanları cezalandırmak için gönderdiği hastalıklara karşı gelmenin günah olmasıdır.(3)

Ancak aşı karşıtlığının tek sebebi teolojik gerekçeler olmamıştır.

19. yüzyılın başından itibaren insanlar kitleler halinde gerek siyasi, gerek yasal saiklerle aşıya karşı eylemlerde bulunmuşlardır. 1853 yılında İngiltere'de patlak veren çiçek hastalığı nedeniyle aşıyı zorunlu tutan Hükümet, reddedenlere hapis ve daha ağır cezaları uygun gördü. Buna tepki olarak Londra'da 'Anti-Vaccination Leagues' (Anti-Aşılama Birliği) isimli grup faaliyet göstermeye başladı. Fransız Devrimi ve benzeri hareketlerle bireyin özgürlüğünün kıymet kazanmaya başladığı zamanlar, aşı karşıtlarını güvence altına aldı. Dolayısıyla, ''iradesi işgal edilen'' insanların özgürlükleri için İngiliz Parlamentosu'ndan 1898 yılında geçen yasaya göre, istemeyen bireylere aşı yapılması zorunluluğu kaldırıldı.(4)

Aşı karşıtlığı yaygınlaşmaya başladığı zamandan günümüze kadar irili ufaklı her ülkede, çeşitli kitleler tarafından savunulmuştur. Savunulmaya çeşitli nedenlerle devam edilmektedir.

Modern aşı karşıtlığı ve dayanakları

Hem Türkiye'de hem de dünyanın çeşitli bölgelerinde aşı karşıtlarının en temel kaynaklarından biri, 1998 yılında tıp dergisi Lancet'de yayımlanan bir makaledir. Andrew Wakefield tarafından yazılan makalede, kızamık aşısının otizme yol açtığı hipotezi savunuluyordu. İngiliz gastroenteroloji (sindirim sistemi hastalıkları) uzmanı Wakefield, 12 çocuk ve genç erişkin üzerinde yaptığı çalışmada, KKK aşısı (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) ile otizm arasında pozitif bir bağlantı olduğunu savunuyordu.

Aşı karşıtları, yazarlar ve bazı gazeteciler tarafından Türkiye'de dahil olmak üzere onlarca ülkede bu çalışma hala örnek olarak gösteriliyor. Hala yüzleri kızarmadan bu araştırmaya atıf yapanlar, akabinde yapılan onlarca aşı ve otizm çalışmasında, tam zıddı bulgular bulunduğundan bahsetmiyorlar.

Yine aynı insanlar, Wakefield'ın sonuçlarının kusurlu oluşundan, aşı karşıtlarından fon aldığından ve dünya tıp insanlarının yaptığı yüzlerce eleştiriden bahsetmiyorlar.

Makalenin yayımlandığı Lancet dergisinin daha sonra araştırmayı çekip ''tamamen kusurlu'' olarak açıklamasından da bahsetmiyorlar.

Andrew Wakefield'ın tıp lisansının iptal edilmesinden de bahsetmiyorlar tabii ki…

20 sene evvel muhtemelen para ve güç hırsı ile bir şarlatanın kuyuya attığı dayanıksız hipotezi, binlerce bilim insanı senelerdir çıkarmakla uğraşıyor.

Bilimin en kıymetli tarafı, ortaya atılan bir hipotezin öyle ya da böyle sonuna dek araştırılması ve önünde sonunda hakikatin açığa çıkmasıdır. Ancak problem şu ki; hakikat ötesi çağda aslolan gerçek vasfını yitirir, bu da -gerçek ne olursa olsun- kitleler için mahmurlaştırıcı, yanıltıcı olabilir. Bahsettiğim örnek bunlardan yalnızca biri.

Eğer bunları bilmeden bu çalışmayı savunuyorsanız, kötü bir yazarsınız demektir. Eğer bunları bilerek bu çalışmayı savunuyorsanız, ahlaksız bir yazarsınız demektir.

Bir diğer dayanak…

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, aşılar sayesinde her yıl 3 milyon insan ölümden, dahası verem, difteri, boğmaca, menenjit ve kronik hastalıklardan korunuyor. 20. yüzyılda devletlerin aktif olarak uyguladığı aşı politikaları sayesinde her yıl yaklaşık 50 milyon insanın hayatının kurtulduğu belirtiliyor.

Aşı karşıtlarının bu husustaki iddiası, aşıların aslında çok da işe yaramadığı, zaten zamanla hastalıkların yayılmasının azaldığı yönünde.

Centers for Disease Control and Prevention (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) verilerini incelediğimizde bunun safsatadan ibaret olduğunu görüyoruz. ABD'de aşılama işlemi yapıldıktan sonra difterinin, çocuk felcinin, çiçek hastalığının %100; kızamık, kızamıkçık ve kabakulağın %99 azaldığı belirtiliyor.

Aslında bu dayanaklar Andrew Lang'ın o meşhur sözüyle beraber okunabilir, ''Bilgi sahibi olmayan insanın istatistikleri kullanması, bir sarhoşun sokak lambalarını kullanması gibidir: aydınlanmak için değil, destek almak için…'

------------------

(1) World Health Organization. The Expanded Program on Immunization. WHO. https://www. who.int/immunization/en/. Published 2019. Accessed April 24, 2019.

(2) asi.saglik.gov.tr. Türkiye'de Aşının Tarihçesi. https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/33-aşının-tarihçesi.html. Accessed April 24, 2019

(3) Williamson S. Anti-vaccination leagues. Arch Dis Child. 1984;59(12):1195-1196. doi:10.1136/ adc.59.12.1195.

(4) Deer B. How the case against the MMR vaccine was fixed. BMJ. 2011;342:c5347. doi:10.1136/ bmj.c5347.