Zihnimde bazı sözcükler dönüp duruyor. Dönüyor dönüyor ve kocaman uçurumlar oluşturuyor. O uçurumdan kendimi bırakmamak için zor tutuyorum kendimi. Zihnimdekileri dışarıya kusmazsam rahat edememekle birlikte ruhumda bir acı ama gururlu bir sitem hissediyorum. Peki bu sözcükler neden dolanıp duruyor? Benim zihnimde ne işleri var? Teslim oluyorum...
Dilimden sözcükler bir anda dökülüveriyor. Sözcükler ve zihnimi zorlayan o korkunç his, şakaklarıma kadar inen bir sızı. Göz çukurlarıma gömdüğüm birileri var. Sonsuza kadar kalacaklar mı peki? Hayır! Hiç bir şey sonsuza kadar olamazdı ama yaşarken sonsuzluğu yaşatabilirdi belki. Belkiler, karnıma ağrı gibi saplanıyor. Belkiler ellerimi bağlıyor. Kafamı kaldırdığımda umutsuzluğu mental olarak görmek ilginç elbette. Hareketsizce gökyüzüne bakıyorum. Vücudum kıpırdamasa da gözlerim hala görüyor. Net bir şekilde.
Gömdüklerimi, yaşattıklarımı, yaşatamadıklarımı, kalbimden taşanları, gözyaşım olanları, gülümsememin sebebi olanları...onları... Rüzgarı bile gördüğümü söylesem bana inanır mısınız? İnanın çünkü bazen her şeyi gözler görmüyor, gömüyor.