AK Parti 2002 Milletvekili seçimlerinde yayınladığı Eylem Planı'nda ve kurduğu 58 nci Hükümet Programı'nda Devletin yönetiminde sivil toplum örgütlerinden yararlanılacağı açıklanmıştı.
Bu açıklamanın nedeni Refahyol döneminde 28 Şubat olarak bilinen süreçte sivil toplum örgütlerinin etkin olması deneyimidir. Bu deneyimden yola çıkarak kurulan Hükümete başka bir değişle Ak Parti iktidarına karşı sivil toplum örgütleri ekseninde Hükümete yönelecek muhtemel hareketleri bu kez engellemek ve dengelemek hedefi öngörülmüştür.
Bu amaçla sivil toplum örgütlerinden yararlanılabilmesi için iki yol uygulandı. Birinci yol mevcut meslek kuruluşlarını ve sendikaların AK Parti mensuplarının yönetimine geçmesi veya yönetime ortak olunması; ikinci yol ise yandaş siyasal karakterde paralel sivil toplum örgütlenme gerçekleştirilmesidir.
Birinci yol iş dünyasını temsil eden başta Ticaret ve sanayi odaları le esnaf odaları olmak üzere bazı meslek kuruluşlarında ve sendikalarda sağlandı. Bu kuruluşlar dahil yönetimi ele alınamayan meslek kuruluşlara paralel sivil toplum örgütü olarak çok sayıda dernekler kuruldu.
Kurulan bu dernekler meslek örgütlerinin yönetimini ele geçirmek için meslek kuruluşlarının seçim sistemlerini değiştirebilmek için yasal düzenlemeler yapılması için taslak öneriler geliştirildi.
Bu çalışmaların ilk uygulaması '3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'nda' 2008 yılında yapılan değişiklikte getirilen nisbi temsil sistemi ile başladı; ancak çok sınırlı düzeyde amaca ulaşıldı.
2010 yılından bu yana başta Barolar olmak üzere tüm meslek örgütleri kapsayan yasal düzenleme önerileri gündemde yerini almıştır. Son günlerde bu çalışmalar Barolar odağında hızlanmış ve iktidar tarafından yasal düzenleme hazırlıkları hızlandırılmış, kamuoyuna yansıyan haberlere göre önümüzdeki günlerde bu amaçla hazırlanan yasa teklifi TBMM'ne sunulacaktır.