Yaşadığı dünyaya karşı hiç bir bilgisi olmadan kendini geliştirebilen insanoğlunun en önemli kıymetlisi elbet kendisine bahşedilen değerlerdir. Akıl, yaşamında daim etkin rol oynayarak ondan nasıl istifade edebileceğini öğrenmeli ve öğretmelidir. Çevresinde olup bitenleri algılayarak faydalı olabilmeyi keşfeder. İnsanlar nesnelerden daha önemlidir. İnsana yatırım yapmak, insan kazanmak geleceğimizde bizlere büyük imkanlar oluşturacaktır.
Algılama bireyin geçmişteki yaşantısından ve bilginin oluşturduğu ortamdan etkilenir. Bulunduğunuz ortamların kültürü, sosyalleşmesi kişinin kişisel gelişmesinde büyük etkendir. Her zaman imkanlar çerçevesinde halinden memnun kalabilmek, kendin gerçekleri kabullenme endişesiyle değişimden çekinilir. Değişim dönemsel kavramlar içerse de özellikle ergenlik safhasında yaşanılanlar unutulmayacaktır. Öğrenme eksikliklerinin bilişsel süreçlerdeki kaynaklarını belirleyebilmesiyle birey algısını da geliştirecektir.
Kendini yargılama kapasitesi, kendi yaptıklarının sonuçlarını değerlendirerek maddi manevi fedakarlıklar verebilinmelidir. Algılamala da başkalarının da fikir, düşünce ve davranışlarına saygı göstererek kendisine de aynı muamelenin gösterilmesini çevresinden birey bekleyecektir. İnsan kendine sormalı “Dikkat alanımıza giren her şeyi algılar mıyız veya algılamalı mıyız?” Kanaatimce her şeyi hayatında bir süreliğine oluruna bırak, herşeyi analiz etme..
Hiç bir şey akıl sağlığından önemli değildir. O olmazsa geri kalanın bize fayda sağlamayacağı kati.. İnsanın nasıl öğrendiği ve öğrenmeyi etkili kılma çabalarının neler olması gerektiği üzerindeki çalışmalar göstermiştir ki, her yaşanılanı algılayarak ruhumuzda derin yaralara sebep verme veya vermeme bize aittir. Zihinsel olaylar incelemenin odağıdır.
Anlamlı hale getirilmek istenmeyenleri kendimiz ayrıştırarak kafaya takmama sanatı edinmeliyiz. Çevremizden aldığımız tüm algıların özünde daim eylem vardır. İnsan eylemsiz yaşamını sürdüremeyeceğinden yaptıklarından ve yapacaklarından sorumlu tutulup kendisinden de bunun gereklerinin yapılması beklenir. Kısmen tarafımızdan tasvip edilmeyenlerde olsa, bireyler istenç şekilde sevgiyle değil de görev bilinciyle yapmaktadırlar.
Sevgi ilişkilerde işe yarar çünkü sevgi iş değildir. Dış etkenler bağımlı olarak kendimize söylediğimiz yalanlar, başkalarına söylediklerimizden daha fazladır. İnsan kendiyle baş başa kalarak neyi ne zaman nasıl yapması gerektiğini yaşamsal tecrübeleriyle öğrenmiş olsa da iç dünyasına da danışır. Hayata hazır kendini hissedebilmek elzemdir.