Sayılar üstüme üstüme geliyor. Tik tak sesi beynimin içinde yankılanıyor. Beynim akıl almaz uçurumlara sürükleniyor. En büyük düşmanımız zaman mı dersiniz? Zira benim öyle. Zaman ne çabuk akıp giderse sevdiğimiz şeyleri de yanında götürüyor. Zaman ne bu dünyada kalıcı ne başka bir diyarda. Endişeleniyorum. İçimde yoğun bir tik tak sesi hakim. Acaba penceremi açıp avazım çıktığı kadar bağırsam, bu tik tak sesleri yerini kuş cıvıltılarına bırakır mı?

Odam adeta alevler içindeymiş de, can çekişiyormuşum gibi hissediyorum. Zamanı durdurmaya çalışıyorum. Ama nafile. Zamanı kim durdurabilmiş ki? Zamanla kavgam sürüyor. Bunlar benim duymak isteyebileceğim türden sesler değil, akrep ile yelkovan tiz çığlıklarıyla beynimin içini kemiriyor. Zaman daralıyor. Zaman kendini durduramıyor. Birde 'Zaman her şeyin ilacı' derler. Zaman kendi yaralarını tedavi edemezken, kendine çıkış yolu bulamazken bize mi ilaç olacak? Hiç sanmıyorum. Belki de saati mi kırıp uyumalıyım. Uyusam da geçmiyor gitmiyor beynimden tik tak sesleri. Ne ben seslere bir anlam verebiliyorum ne sesler neden zamana bu kadar düşman olduğumu anlayabiliyor. Birbirimizi anlayamıyoruz. Ne zaman, ne de insan olarak.