Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanmasıyla atıldı. Osmanlı İmparatorluğu'ndan sonra 1920'li yıllarda ayrılan ve kurulan ülkelerin sayısı 20'yi buluyor. Bu ülkelerden halkın iradesine dayalı tam bağımsız tek ülke Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
İki gün sonra milli iradenin egemen olduğu 23 Nisan 1920'den bu yana, 99. yılı idrak etmiş olacağız. 23 Nisan 1920'de temeli atılan Türkiye Cumhuriyeti'nin 29 Ekim 1923'te ise 'Cumhuriyet olarak' ilan edilişinin ardından dünya alemi Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığa yürüyüşünün ayak seslerini kabullendi. Nitekim hemen ardından tamamlanan Lozan antlaşması ile ekonomi ve siyaset alanında elde edilen kazanımlar ile Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Tam Bağımsız' ülke olduğu dünya tarafından tescil edilmiş oldu.
23 Nisan 1920'den bu yana bazı askeri darbelerle kesintiler yaşanmasına rağmen seçime dayalı demokratik yönetimi esas alan başka bir deyişle 'tam demokrasi' hayatın temelini oluştur.
Türkiye Cumhuriyeti yoksulluğa veya yoksunluğa rağmen emperyalistlere karşı direnerek 'kendi hammaddesinden ürün elde etmek' ve 'dışarıdan ithal edilen malları da üretmek' hedefine odaklanarak üretime dayalı ekonomik modelle hızla kalkınma yoluna girdi.
Günümüzde demokratik rejim, gerek hükümet sisteminde gerekse seçim yönteminde önemli bir dönüşüm yaşamaktadır. Bilindiği gibi 10 aya yakın süredir yeni hükümet rejimimiz 'Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'ne dönüşmüştür. Geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden bu yana siyasi partilerin yasal olarak ve bir itirazla karşılaşmaksızın, ittifak içinde seçime girmeleri yeni seçim sistemini oluşturdu.
Hükümet sisteminde ve seçim sisteminde yaşanan bu dönüşümün yanı sıra değişen dünyada dönüşen yaşamın içinde Türkiye'nin, dünyada yaratılan katma değerden hak ettiği payı alabilmesi için yoğun bir mücadele sürecine girmiş bulunuyor. Türkiye bu mücadelede, yaşadığımız coğrafyadaki uluslararası düzeyde yaşanan kriz ve terör nedeniyle önemli çatışmalarla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye'yi siyasi ve ekonomik olarak kuşatan bu çemberden çıkışı için birlik ve beraberliğe büyük ihtiyaç vardır. Bu nedenle herkesin ve bütün siyasi partilerin, birlik ve beraberlik için el ele vermesi gerekir.