Panik bozukluk kaygının akut bir formunu temsil eder. Beklenmeyen, şiddetli korku veya rahatsızlıkların ani veya tekrarlayıcı bir şekilde yaşanması durumudur. Uzm. Klinik Psikolog Aslı Kanizi, “Panik bozukluk bireyin varoluşsal gerçekleri ile yüzleşirken bireyin yaşamındaki zorlantıların bir yansıması olarak ele alınabilir. Yani başka bir değişle bireyin yaşamındaki zorlantıları, kaçındıkları durumlar, gerilimler, beklentiler ve belirsizlik karşısında derin bir varoluşsal kaygı yaşamasının bir sonucu olarak da görülebilir” diyor. Bazen ise bireyin, kendini idealize ettiği yani olmadığı bir birey veya olmaya zorladığı bir yaşamın içinde yer almaya çalışırken kendine verdiği o rol ile panik bozukluğun kapısını çalabileceğinin altını çizen Kanizi, hiç beklemediği yerde ve anda belki en rahat hissettiğini ifade ettiği anda tüm o yorgunluk kişinin kendisini en rahat bıraktığı anda çıkar ve kendini gösterdiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: Beden bağırır, zihin karışır ve nefes dengesini kaybeder. İdealize dediğimiz benlik ise kusursuz olma isteği getiriyor. Bu kusursuz olma isteği bireyin yaşamında aslında kendisine yaptığı mükemmel olma baskısıyla, dışardan her şey yolunda içerden boş durunca anlamsız harekette stres halinde bir his yaratır. Geriye kalan yorgun, hep bişeyleri tamamlamak zorunda hisseden, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bireyin görmezden geldiği ihtiyaçları, kendine dair ertelemeleri, ya da tıkanırcasına yaşayarak hissettiği o kusursuz ve başkaları tarafından onaylanmanın doyumunu yaşayan bireyin kendisi için anlamsızlaştığı boşluğun kaygısıdır.”
Bir diğer taraftan yaşamın gerçek yüzü ile yüzleşmek zorunda kaldığında insan, tüm kusursuz olma çabasıyla yoğun bir kaygı yaşadığını kaydeden Kanizi, bu durum panik bozukluğa sebep olurken, yarattığı kaçma hissi ise panik atakların ortaya çıkma sebebini oluşturduğunu söylüyor. Panik bozukluk ile mücadele eden bireyler, yaşamın kaçınılmaz belirsizleri ve çelişkileriyle yüzleşmek zorunda kaldıklarında panik atakları yaşayabileceklerini ifade eden Kanizi, anlatımına şöyle devam ediyor: “Bu ataklar, kontrol edilemeyen bir dünyada, kusursuzluk için çabalayan bireyin ‘herşeyi kontrol etme’ isteğinden duyduğu kaygının yansımasıdır. Mükemmeliyetçi kişi doğası gereği yüksek stres, kontrol etme ve onaylama ihtiyacı ile panik bozukluğa yatkın bir zemin taşır ve zorlantılar karşısında derin kaçınma hissi ile ataklara daha çok maruz kalır. Ayrıca, duygusal, psikolojik veya fiziksel istismar ve travmalara maruz kalan bireylerde yatkınlık sıklıkla görülmektedir. Buralarda travmatize durumların ele alınarak çalışılması iyileştirici faktör oluştururken; mükemmeliyetçi bireyin ise kusursuz bir yaşamdan çok anlamlı bir yaşama kucak açarak ihtiyaçlarına etkin bir temas ile gidermeye yönlenmesi iyileştirici olacaktır.”
Uzm. Klinik Psikolog Aslı Kanizi, panik atak sırasında yapılması gerekenleri ise şöyle anlatıyor: “Önce kişinin kendisini güvenli sakin bir yere alarak bedeni yavaşlatmasıdır. Hızlı gelen nefes, nefessizlik hissi yaratırken burada derin ve yavaş nefes bedeni rahatlatacaktır. Gerçeklikle bağlantıda kalarak etrafı ve etraftaki seslerde kalmak sakinleşmeye daha da yardımcı olacaktır. Kendimize bizi neyin zorladığını, nereye veya ne yaparken bu durumun oluştuğunu, o anda hangi ihtiyaçta olduğunu sorarak zorlantıya temas etmek farkındalığı arttıracaktır. Durumun geçiciliğini kendimize hatırlatmak ‘şuna gerçekten tehlike altında mıyım’ sorusunu sorarak bireyin anksiyetesinin gerçek olup olmadığını değerlendirmesine yardımcı olacaktır.“