Seçimler yaklaştıkça siyaset ısınıyor, kaynıyor taşacak yer arıyor. Taşıp da ne olacak demeyin? Siyaset umut olmalı, çözüm yeri olmalı. Vatandaş tükenmişliğin merkezine siyaseti oturtursa ve cezayı sandığa keserek sandığa gitmekten kendini alıkoyarsa siyaset kurumundan ziyade Türkiye kaybedecektir.
Siyaset, siyasetçi açısından iddia işi olduğu kadar efsane işidir de... Hafta sonu merhum arkadaşım İbrahim Yüce'nin muhterem babası Esad Yüce'nin cenaze törenine katılmak için Diyarbakır'da idim. Taziye evine Ak Parti'nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı, halen de belediye başkanlığı görevini sürdüren Cumali Atilla geldi. Sohbet esnasında ilin önde gelen eşrafından biri 'İnşallah oyları artıracaksınız' deyince Atilla 'Biz seçimi kazanacağız. Göreceksiniz' dedi. Eşrafın cevabı oldukça ilginçti: 'Cami cemaatinin oyunu alabilsek kazanırsınız.' İtiraf mı, tespit mi ? Ancak partili bile seçimi kazanacağına inanmaz ise siyasi liderlerin işi çok zor.
Mustafa Sarıgül'den başlayalım. CHP adaylığına direnince baba ocağı DSP'ye geçti. Hesapsız kitapsız bir operasyon değil. İşaret düdüğünü o çaldı. Ardı arkasına CHP'den istifalar DSP'ye geçişler var. Seçimlerde CHP'nin banko dediği seçim bölgelerinde DSP alternatif oluyor. Operasyon Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik. Seçim sonrasını iple çeken, pusuda bekleyenler açısından Kılıçdaroğlu ile hesaplaşma seçim sonrasında daha çetin geçecek. Peki bu kimin operasyonu? Ak Parti en büyük rakibi CHP'nin oylarını bölerek belini kırmayı elbette ki ister. Ancak bu operasyon AK Parti'yi aşan bir operasyon. Kimse onun yat yapıp satarak geçim ehli eski bir siyasetçi olarak oturacağını düşünmemeli. Nereden araştırırsam yol Hüsamettin Özkan'a çıkıyor. Siyasetin sessiz gemisi gibi görünse de operasyon kabiliyeti yüksek kalibreli bir siyaset adamı. DSP'yi merkez partisi yapma adına en büyük kozu CHP içinde günden güne güçlenen Kılıçdaroğlu muhaliflerinin seslerini yükseltmeleri... Muharrem İnce, Selin Sayek Böke, Gürsel Tekin...
Mustafa Sarıgül, Afrin Şehitleri için mevlit okuttu.
Melih Gökçek'in ilişkilerinde büyük önem gösterdiği Mustafa Sarıgül efsanesi ile dikkat çeken bir siyasetçi. Her sabah namazında İstanbul'un bir camisinde cemaatle musafaha yapan, kucaklaşan, çay içen bir siyasetçi. Örneğin Hacıbayram'ın içinde bulunduğu ilçenin belediye başkanı 10 yıldan fazla o koltukta oturmasına rağmen Veli'nin türbesini ziyaret etme sayısı 5'i geçmez iken, Sarıgül duanın ortağı, muhatabı oluveriyor. Siyaset oturduğun yerde değil bulunduğun yerde pozisyon oluşturarak, yöntem geliştirerek yapılır. O da öyle yapıyor. Hedefinde Erdoğan var. Akademisyenlere 'Erdoğan gibi nasıl olurum, onu nasıl yenerim?' sorusunu yönelttiğinin tanığıyım.
Peki Sarıgül'ün desteklenmesi yeni bir FETÖ operasyonu mu? Bu iddia ortaya atılacaktır. Ancak şu bilinmelidir ki siyasette FETÖ temizliği yapılmamış iken Sarıgül'e yönelik bu iddia ortada kalacaktır.
ERBAKAN'IN 'MÜCAHİT' DEDİĞİ MERAL AKŞENER
Akşener, iki haftadır partisinin grup toplantısında 28 Şubat anılarını anlatıyor. Dinliyorum, izliyorum. Onu Cumhur ittifakının liderinin 'Zillet, illet' suçlamaları altında dinlediğimi belirteyim. O dönemin en canlı şahidi olarak merhum Necmettin Erbakan Hocamın 'Mücahit Akşener' dediğini hatırlarım. Zor zamanda, MGK'ya katılan bütün komutanların yeminli REFAHYOL düşmanı olduğu sırada, edeben ve nezaketen devlet adamlığının kendisine yüklediği misyonla cevabının mahiyetini ve şiddetini sürekli ayarlamak zorunda kalan Erbakan Hoca'nın demek isteyip de diyemediklerini söyleyen İçişleri Bakan olarak bilirim Meral Akşener'i...Erbakan 28 Şubat sonrası kurmaylarıyla yaptığı ilk değerlendirmede 'Meral Hanım, yumruğunu masaya vurarak hak ve hakikati gür bir seda ile dile getirdi. Anadolu kadının yiğitliğini, inanmış bir insanın mücahitliğini gösterdi. Gazası mübarek olsun' diyordu.
Daha önce Nurettin Veren'in iddialarını, Enver Altay'lı ile ilgili iddiaları, parti kurulurken ABD'li kişilerin şirketlerin PR çalışmalarını yazmış bir cevap alamamıştım.
28 Şubat MGK
Bazıları '28 Şubat post modern darbesi Türk siyasetine yeni bir parti daha kazandırıyor' diye düşünebilir. Siyasi liderler efsaneleriyle güçlenirler. O'nun efsanesi 28 Şubat'ın ünlü Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı'nda oluştu. Bundan 17 yıl önce 2000 yılında kaleme aldığım 'Selamün Aleyküm Komutanım' kitabının 347'nci sayfasında dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'in o geceye ilişkin rolünü şöyle yazmıştım:
'MGK toplantısında en ilginç konuşmayı İçişleri Bakanı Meral Akşener yapacaktı. Akşener, Devrim Kanunlarının uygulanması konusunda içinde bulunan sıkıntıları anlatırken askerleri üstü kapalı tehdit etti. Askerler ilk defa diyet ödemekten söz eden Hükümet yetkilisini dinliyorlardı.
Akşener şunları söylüyordu: Biraz önce seyrettiğimiz filmdeki sarıklı adamları polis şakır şakır toplar. Bu konuda hiçbir problemimiz yok. Koltuğunun altına dosyasını verir savcılığa gönderir. Cumhuriyet savcısı da ifadesini alıp serbest bırakır. Adam da mahallesine kahraman olarak döner. İstiyorsanız çarşaflı kadınların çarşaflarını tutup çıkartalım. Ancak bunun bedelinin hep birlikte ödemeye hazır mıyız ? Siyaseten söylemiyorum. Bir Sütçü İmam Hadisesinin çıktığını varsayın.'
Geçen gün merhum Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığı döneminde danışmanı olan bir dostum o geceyi tekrar anlattı. Hem de Erbakan'ın ağzından: 'Siyah beyaz bir görüntü gösteriyorlardı. Kur'an Kursu öğrenci Laik Cumhuriyeti ve Atatürk'ün devrimlerini yıkacağına yemin ediyordu. Birden Meral Hanım masaya yumruğunu vurdu. 'Yeter ! Bu görüntü nerede ne zaman çekilmiş. Bana adresi verin hemen kolluk güçlerini göndereyim'. Askerlerden çıt yok. Güven Erkaya önündeki klasörleri gösterip 'Bu ne ki daha bunlardan çok var' dedi.
Meral Hanım 'Nerede, ne zaman, kimin tarafından çekildiği belli olmayan bir filmi seyrettirip irtica diyorsunuz' dedi. Yiğit bir şekilde, erkeklerin bile yapamadığı bir şekilde tavır koydu.'
Demirel işin rengi değişince Erbakan'ın 'Namaz' işaretini hemen pasa çevirip '15 dakika' ara vermiş. İşin ilginç yanı gösterilen siyah beyaz görüntüler 12 Mart muhtırasından önce yapılan MGK toplantısında da gösterilen görüntülermiş meğer...
İş bununla sınırlı değil elbette. Akşener toplantının tansiyonunun yüksekliğinden midir nedir ikram olan tabağındaki pastayı yiyip bitirince, farkında olmadan Turan Tayan'ın tabağını da silip süpürmüş. Şevket Kazan durumu fark edince kendi pasta tabağını Akşener'in önüne doğru fark ettirmeden koyuvermiş.
Ak Parti kurulurken 'Erdemliler Hareketinde' aktif olan Erbakan'ın talebelerinin 'Meral Bacı' dedikleri Akşener, Afyon kuruluş kampına gelmedi. Ak Parti'de yer almadı. Yıllarca MHP'de siyaset yaptı. 2013 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte Hac ibadetini yaparken kıyafeti muhafazakar taban için iyi referanstı.
Ak Parti Kurulurken bir aradaydılar.