Geride bıraktığımız hafta milyonlarca gencin heyecanla beklediği 2024 yılı YKS – Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonuçları açıklandı. Önümüzdeki günlerde ise ÖSYM tarafından belirtilen tercih süresi içinde yapılacak tercihler sonrası yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmeleri için gençleri kariyer gelecekleri ile ilgili önemli bir süreç daha bekliyor. Gençlerimize bu süreçte her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum.
 

Ülkemizin geleceği gençlerimizi ve ailelerini ilgilendiren sıcak gündem konusu, beni geçmişe, bugünün gençlerinin yaşında olduğum yıllara götürdü.
 

Üniversite sınavlarına girdiğim dönem üniversite giriş sistemi bugünden çok farklı idi.
 

Sınava giriyorsunuz size sosyal, fen ve toplam puan kategorilerinde puanlar geliyor, üniversiteler taban puanlarını açıklıyorlar, sizde ön kayıt yaptırarak bir üniversiteye yerleşmek için koşuşturuyorsunuz…
 

Puanım geldi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırdım. Rahmetli babam çok mutlu, çünkü o dönem çok yakın hukukçu bir aile dostumuz vefat etmiş, babam aile bir hukukçu kaybetti, ama yeni biri yetişiyor diye sevindi.
 

Hukuk Fakültesi’ne devam ediyorum. Üniversitelerde ön kayıt dönemi devam ediyor. Bende ilgimi çeken bir fırsat çıkar mı diye, radyodan üniversitelerin taban puan açıklamalarını dinliyorum.
 

Bir gece radyoda taban puan açıklamalarını dinlerken İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi dikkatimi çekti, puanım yeterli, ertesi gün araştırmak için üniversiteye gittim, ilk defa duyuyorum.
 

İşletme Fakültesi’nin Hukuk, İktisat Fakültelerinden farkı nedir diye öğrenmek için Fakültede görüştüğüm insanlardan Türkiye’de yeni kurulduğunu, ilk ve tek olduğunu ve geleceğin genel müdürlerini, üst düzey yöneticilerini yetiştiren bir okul olduğunu öğrendim.
 

Karar verdim, Hukuk Fakültesinden kaydımı aldım, İşletme Fakültesine kayıt yaptırdım.
 

Akşam eve geldiğimde babama kararımı söyledim.
 

Babam, şaşkın ve kızgın bir ifadeyle sordu. “Bu fakülteyi bitirince ne olacaksın diye…”
 

Bende “İşletmeci olacağım” diye cevap verdim.
 

Cevabım üzerine babam gülümseyerek “Kimi, kimleri işleteceksin…” diyerek tercihimden memnun olmadığını ifade etti.
 

Yaptığım tercih ile ilgili, o dönem değil babam, çevremdeki birçok insan bilgi sahibi değildi. Kısaca, henüz tanınmayan, bilinmeyen bir mesleki kariyer alanına geçerek hukuk gibi bilinen, babamı sevindiren, gururlandıran bir alanı bırakarak geleceğim için kritik bir karar vermiştim…
 

O günün koşullarında tercihim ile ilgili vermiş olduğum karar beni bugünlere getirdi. Ancak, bugün iş / iş gücü ve işyerinin geleceğiyle ilgili öngörülen değişim ve dönüşümün; işin geleceğinin, işin ne kadarının teknoloji ile yapılabilirliğine, işgücünün geleceğinin, tam zamanlı geleneksel iş gücü modelleri yerine çok yönlü, birden fazla alanda uzman iş gücü tercihlerinin önem kazandığı alternatiflere, iş yerinin geleceğinin ise, işbirliği, verimliliği hedefleyen çalışma deneyiminin ortak kullanımlı çalışma alanlarında nasıl sağlanacağına bağlı olduğunu, olacağını gösteriyor.
 

Kısaca, İş – İnsan – Teknoloji’nin değiştiği ve birbirini değiştirdiği bir dönemin içinden geçiyoruz. Dijitalleşmenin tetiklediği değişim ve dönüşüm sürecinde geleceği doğru okumak yapılacak tercihler için önem kazanıyor. Tarihsel süreç içinde yaşanan değişimlerin dalga aralıklarının kısaldığı, çok daha kısalacağı bir dönemde mesleklerin geleceği, geleceğin meslekleri konuşuluyor. Bizleri bekleyen gelecekte, sürdürülebilir yaşam için sürekli değişim ve dönüşümü yönetme becerisi gerekiyor.
 

Geçen yüzyılda bizlere sunulan fırsatlar üzerine tercihlerimizi yapıyorduk. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise tercihlerimiz için yenidünyanın sunduğu fırsatları keşfetmek gerekiyor.
 

50 yıl önce babam tercihim ile ilgili beni “Kimi, kimleri işleteceksin…” sorusuyla sorgulamıştı.
 

Ben bugün gençlere “Geleceğin için bir hikâyen var mı?” diye soruyorum.
 

Geleceğe bir adım önde girmek için, fark yaratmak için öz geleceklerini tasarlamalarını söylüyorum.
 

Öz geleceğinizi tasarlamak, gelecek için bir hikâyenizin olmasıdır.
 

Öz geleceğinizi tasarlamak, geleceği hissetmek, kendini fark etmek ve harekete geçmektir.
 

Öz geleceğinizi tasarlarken işin püf noktası; bugünün problemleri arasında sıkışıp kalmak, mazeret üretmek değil, marifet üretmek için hayallerinizden güç almak, umutlarınızla yol almaktır.
 

Bir düşünürün ifade ettiği gibi “Bir insanın yüreğini, aklını anlamak için, başardıklarına değil, başarmak istediklerine bak” sözleri öz geleceğinizi tasarlamanın önemini gösteriyor.