Koronavirüs dünyanın her tarafında görülürken küreselleşmenin etkisiyle dünyanın altını üstüne getirmiş durumda. Küreselleşen ekonomik ilişkiler, ulaşım ve iletişim olanakları nedeniyle koronavirüs dünya gündeminin birinci maddesi olmasını sağlamıştır.
Şu ana kadar ölenlerin sayısı 25.000'ni bulmuş değil Ancak tespit edilen 550 bini aşkın vakanın günlük artış ivmesi, tedavide hala kesin bir ilacın bulunmamış ya da belirlenmemiş olması koronavirüs ile ilgili endişelerin artmasına bu da kötümserliğin egemen olmasına neden oluyor.
Yıllardır süren savaşlarda ve terörist faaliyetlerde ölenlerin sayısı ya da evinden ve hatta yurdundan kopup göç edenlerin durumu dünyada bu kadar etkili olmadı. Ancak, koronavirüs 4 ayı aşkın bir sürede önce önemsenmedi ama, varlığı ile tek başına insanlığı bekleyen en büyük tehdit olduğunu herkese gösterdi.
Dünyanın her yerinde alınan karantina kararları yetersiz kaldı. İnsanlar, ülkelerini ya yönetenlerin sokağa çıkma kararları ile ya da kendi aldıkları kararlarla toplumsal izolasyona girdiler. Birçok ülkenin Başbakanları, Veliahtları ve Bakanlar başta olmak üzere bilim insanları bile bu hastalıkla baş etmeye ve tedavi için ilaç bulmaya çalışırken hastalandılar, bir kısmı da hayatını kaybetti ya da kaybetmeye devam ediyor.
Koronavirüsü tespit eden ilk doktora inanmadılar, öldü. Çin'de, ardından İran'da yayılmaya başlayınca, virüsün biyolojik silah olarak ABD tarafından başlatıldığı yorumu yapıldı. Özellikle başta İtalya ve İspanya ile İngiltere olmak üzere batı ülkesiyiz özgüveni içinde tedbir almayınca koronavirüsün ölümcül etkisi hızla artmaya baladı. Koronavirüsü küçümseyen ABD yönetimi şu anda en fazla vakanın tespit edilen ülke durumuna geldi.
Korona ile ilgili olarak ülkemizde önlemler erken alındı. Yurt dışından gelenlere ilişkin gevşek kontrol dışında koronavirüsün kontrol altına alınmasında çok önemli adımlar atıldı. Buna rağmen koronavirüsün ülkemizde yayılması önlenemedi.
Gerek ülkemizde gerek diğer tüm ülkelerde ekonomik çarkın yönetimi önem kazandı. Bu nedenle artık sosyal izolasyon olarak adlandırılan 65 yaş üstü benzeri kısmi karantina kararları ve gönüllü sosyal izolasyonu özendiren kararlar alınıyor. Bu kararlar ölümle savaş kararlarıdır.
Yaşamı sürdürmek için alınan kararların tümü bilinenlere ve mevcut kurallara uymayan yani kuralların öncülü kararlardır. İnsanlık doğa ile karşı karşıya kalmıştır. İlkim değişikliği, yağmur ve kar yağışındaki yetersizlik buna karşın hijyen temizliği nedeniyle su sarfiyatındaki artış yaza doğru su sıkıntısı da yaşanacak mı? sorusunu beraberinde getiriyor.
Dünya düzeninde değişim yerine köklü bir dönüşüm yaşanacağı kaçınılmaz bir gerçek. Gündem dijital yaşam dünyasına karşı 'insanca yaşam dünyası' gerçeğine dönmüştür. Koronavirüs, savaşları, savaşlarda ölümü, göçü, enerji ihtiyacını, ekonomik tartışmaları ve benzeri birçok konuyu ikinci plana atmıştır. Şu anda birlik ve bütünlüğü dünyada sağlayacak düşünce ve amaçlar dışında başka bir yol yoktur. Dünyayı bekleyen dönüşüm hangi konularda, nasıl ve ne şekilde gerçekleşecek ve dünya düzeni yeniden nasıl şekillenecek? Şu anda yanıtı aranması gereken soru şudur: Acaba dünya düzeni dönüşürken; ülkemizi, dünyanın yenileşecek düzeninde güçlendirecek ve halkımızı koruyacak 'ulusal dönüşüm' nasıl ve ne şekilde olmalıdır ve ne yapılmalıdır?