Geçtiğimiz günlerde İtalya'daki yoğun yağışlardan dolayı Venedik gibi suyla iç içe olan bir kent sular altında kaldı. Su ve kanal kenti olan Venedik'te yaşanan bu afet gösterdi ki, insanoğlu gücünün tabiatüstü güçlere hiçbir zaman yetmediğidir.

Günümüzde her ne kadar teknoloji ilerlemiş olsa da, tabiat her fırsatta kendini gösterip 'ben buradayım' diyor. Tüm dünyada yaşanan bu afetlerde can ve mal kayıplarına rağmen ne yazık ki ders çıkartılmıyor, kısa sürede olay unutulup gidiyor. Afetlere yaklaşım gelişmiş ülkelerde de dünya geneliyle aynı.

Düşünün ki, kanallarıyla ünlü Venedik'te aşırı yağışlardan dolayı su seviyesi 187 cm'e ulaşarak 1966 yılındaki sel felaketindeki 194 cm ölçümün ardından en yüksek seviyeyi gördü. 1966 yılından bu yana böylesi bir afet görülmedi. Özellikle yerel yönetimlerin bu tür afetleri umursamadığı, ancak bir takım sıkıntılar yaşandıktan sonra bir şeyler yapmaya çalıştığı görülüyor. Her afet sonrasında olduğu gibi, yaşananların ardından söylenenler yerine getirilmeden unutuluyor.

Sonuç, yerel yönetimlerin ve ülke yöneticilerinin bu durumdan ders alıp alt yapıya önem vermeleri ve en önemlisi doğanın kendi ayarlarına müdahale etmemesidir . Doğanın gücünü hafife almak ve çıkarlarımız doğrultusunda onun varlıklarını gereksiz yere tahribatlara uğratmak, bizde telafisi mümkün olmayan hasarlara sebep olabilir. Erken alınan önlemler can ve mal kayıplarını en aza indirir. Örneğin, Japonya dünyanın deprem bakımından en faal ülkesi olmasına rağmen, çıkardığı dersler ve aldığı tedbirler sayesinde can ve hasar kaybını en alt seviyede tutmaktadır.

Unutmayalım tabii afetleri önleyemeyiz ama, önceden aldığımız tedbirlerle hasarları en aza indirebiliriz.