6183 sayılı AATUHK'nun 77. maddesinde menkul malların haciz ve satışı konusu ayrıntılı olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Madde hükmüne göre, menkul malların haczi sırasında haczi yapan idare tarafından gerekli haciz prosedürleri yerine getirilerek tanzim edilen haciz zaptında hacze konu menkul malla ilgili ayrıntılı bilgiler ile haciz varakasının ayrıntıları yer almak zorundadır.
Yasal düzenleme gereği olarak haciz sırasında borçlunun bulunmaması halinde borçlunun gıyabında hacze devam olunmaktadır. Haczi yapan idare borçlunun gıyabında yapmış olduğu hacizlerde, haciz zaptının bir nüshasını borçluya veya zilyede o anda haciz sırasında derhal tebliğ etmek zorundadır.
Yine, yasal düzenleme gereği olarak gün batımından doğumuna kadar ve resmi tatil günlerinde haciz yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Tatil günlerinde veya gece vakti iş yapan müesseselerde yapılabilecek hacizlerde ise hasılatın haczi konusu söz konusu olabilecektir. Özellikle gece çalışan iş yerlerinde örneğin bar, pavyon, gece kulübü gibi iş yerlerinde gece vakti de kasa ve hasılat haczi yapılabilmektedir. Bu gibi durumlarda haczi yapan idare güvenlik güçlerinden yardım ve yerel mali örgüt yetkililerinden izin alarak bu işlemlerini yapması gerekmektedir. Bu haciz uygulaması normal hacizlerin istisnasını teşkil etmektedir.
Diğer taraftan haczi yapan idare haczetmiş olduğu mallar üzerine bu haczi gösterir ibareleri içeren etiket, işaret, levha gibi emarelerle haczin bu mallar üzerinde yapılmış olduğunu belirtmek ve göstermek durumundadır. ( Bkz. AATUHK md. 70-72, 77, 81 ve VUK md. 107, İİK md. 80, 102, 103)
Haczin yapılamasındaki amaç kamu alacağının tahsil edilmesi olduğuna ve bu tahsil yönteminin borcunu kendi rızasıyla ödemeyen borçluya uygulandığı göz önüne alındığında; haczin istisnasız gündüzleri ve mesai günleri yapılabileceğinin kabul edilmesi durumunda, bu cebri icra yönteminin özellikle haczedilecek taşınmazı bulunmayan borçlulardan olan alacaklar için işlemez duruma geleceği açıktır. Dolayısıyla genel kurala bu şekilde istisnalar getirilmiştir.
Haczedilen menkul malların korunması da apayrı bir görev ve sorumluluğu gerektirmektedir. Yasal düzenleme gereği haczedilerek güvenilir bir şahsın emanetine bırakılan veyahut güvenilir bir şahsın kefaleti altına bırakılan ve borçlunun veya zilyedinin muhafazasına bırakılan mallarda artık sorumluluk bu kişilere geçmektedir. Kendisine emanet edilen menkul malları koruyacak olanların uymak zorunda oldukları kurallar yasanın 83. maddesinde düzenlenmiştir. Borçlular, zilyedler, muteber şahıslar yasanın 82. maddesi uyarınca kendilerine emanet edilen malları, alacaklı kamu kurumlarına karşı ilk istem üzerine hemen bu malları teslim etmek ve teslim sırasında bu malları aynen sunmak zorundadırlar. Bu mecburiyetleri yerine getirmeyenlere karşın yapmış oldukları zarar ve ziyanları tanzim etmek veya tamamlamak veya bu malların bedellerini alacaklı idareye ödemek gibi sorumlulukları bulunmaktadır. Diğer taraftan kendilerine emanet edilen malları kötü niyetle elden çıkaran zilyedler veya borçlular hakkında ayrıca idare tarafından ceza davası da açılabilir(1).
Danıştay tarafından bir kararda, '… üçüncü şahıs adına mülkiyeti sınırlayıcı bir kayıt bulunduğu açık olduğuna ve bu husus basit bir gözlem ve araştırmayla saptanabileceğine göre, üçüncü şahsa bu konuda bir tebligat yapılmaksızın icra olunan haczin kesinleşmesi söz konusu olamayacağından, haciz sonrası yapılan ihale ve satış işlemlerinin de yasaya uygunluğundan söz etme olanağı yoktur.' (2).
Yine, bir başka Danıştay vergi dava daireleri genel kurul kararında ise, '.... idari işlemlerin temel niteliklerini taşıdığında kuşku bulunmayan haciz varakalarının, vergi dairelerinin herhangi bir servisi tarafından düzenlenmesi yasa gereği ve bürokrasinin doğal ve zorunlu sonucu olduğundan, haciz kararın uygulandığını gösteren haciz tutanaklarının idari davaya konu yapılabileceği, haciz varakalarının idarenin kesin ve yürütülmesi gerekli işlemlerinden olmadığı görüşüyle davayı incelmeksizin reddeden vergi mahkemesi kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.'(3). Buna göre yasada haciz varakasının borçluya bildirilmesi öngörülmemiş olup, borçluya bildirimi zorunlu olamayan bu işlemler kural olarak, haczin uygulanması suretiyle borçlunun bilgisine sunulmaktadır. 6183 sayılı yasanın 78/2 fıkra hükmünde düzenlenen haciz tutanağında hacze dayanak olan haciz varakasının tarih ve numarasının yazılması zorunluluğu ilkesi kabul edildiğinden, haciz kararının kaçınılmaz sonucu olan tutanakla hakkındaki haciz kararını öğrenen borçlu gibi kendisine haciz varakası tebliğ edilen borçlu da haciz kararının yasal dayanağının bulunmadığı konusunu yargı önüne taşımak, yargı yeri de haciz kararının hukuka uygunluğunu incelemek durumundadır.
--------
(1) 6183 sayılı yasa md.83, İİK, 358, TCK,289
(2) Dnş. 4. D. 27/10/1989 tarih ve E:1987/3145-K:1989/3725 sayılı karar
(3) DVDDGK, 2/6/1989 gün ve E:1989/40-K:1989/45