Günümüz ve gelecek nesiller için, insanın çevreyi korumaya ve geliştirmeye yönelik büyük sorumluluğunun vurgulandığı, 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı'nda 5 Haziran 'dünya çevre günü' olarak kabul edilmiştir.
2009 tarihinde müzakerelere açılmış olan Çevre Faslı kapsamında çevrenin korunmasına ilişkin AB düzenlemelerine uyum, soluduğumuz havanın kalitesinin iyileştirilmesini, kullanım ve içme suyunda temizlik ve hijyen güvencesini, atıkların yeniden değerlendirilerek ekonomiye katkıda bulunmasını, kamuya açık ortamlarda gürültü kirliliğinin önüne geçilmesini sağlamakta, gelecek nesillerin daha sağlıklı bir ortamda yetişmesini güvence altına almaktadır.
Buna göre, AB çevre standartlarının ülkemizde uygulanması yönünde atılacak her yeni adımla birlikte ülkemiz insanının hayat kalitesi ve refah düzeyi daha da yükselecektir.
AB fonları ile çevre alanında yapılan su ve atık yatırımları sayesinde kaliteli, sağlıklı içilebilir suların kentlere ulaştırılması, geri dönüşüm ve düzenli depolama tesislerinin kurulmasıyla katı atık yönetim hizmetlerinin sunulması çalışmalarına katkı sağlanmaktadır.
2015 Dünya Çevre Günü'nün sürdürülebilir tüketime yönelik ana temasında, doğal kaynakların özenli ve dikkatli bir şekilde kullanımının önemi ayrıca vurgulanmaktadır.
Sanayileşme ve ekonomik büyüme ile birlikte insanoğlunun doğa üzerindeki baskı ve müdahalesinin artması, ciddi çevre problemlerini beraberinde getirmiştir. Çevre ve doğal ekosistemleri tehdit eden sorunların yeni ve geniş bir bakış açısıyla ele alınması gerekliliğinden hareketle 'sürdürülebilir kalkınma' ilkesi son yıllarda dünya gündeminin üst sıralarında yerini almıştır.
Dünyamızın doğal kaynakları için geri dönüşü olmayan kritik eşiğe yaklaşmakta olduğu da düşünülerek, sağlıklı bir gelecek için hem bireysel hem toplumsal yaşamımızda önlemler almak zorunluluk haline gelmiştir. Bugün birçok ülke gibi bizim ülkemizde, büyüme anlayışını sürdürülebilir kalkınma esasına dayandırarak hem çevreyi hem de gelecek kuşakların haklarının güvence altına alınması amaçlanmaktadır.
İnsanımızın hayat kalitesinin arttırılması ancak temiz bir çevre ve doğal kaynakların dengeli ve dikkatli kullanılması ile mümkündür. Bu çerçevede, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile yürütmekte olduğu katılım müzakereleri, ülkemizde çevresel standartların iyileştirilmesine yönelik önemli bir itici güç olmuştur.
Dünyada yaşanmakta olan ve insan hayatını derinden etkileyen yeni tip Korona virüs (Covid-19) salgınının insanların çevreye karşı sorumsuz davranmalarına karşı doğanın kendisini savunması olarak da bakılabilir. Korona virüs (Covid-19) Salgını sayesinde araçların çok az kullanılmasının, soluduğumuz havanın temizlenmesi açısından faydası olmakla birlikte, doğanın karbon salınımı ile mücadelesi az da olsa kolaylaşmıştır.
Bu açıdan baktığımızda, dünyadaki çevre ile ilgili gelişmelerin ve 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nün önemi bir kez daha net olarak anlaşılmaktadır.