Ulusal bayramlar, bir ulusun gurur duyduğu, ulusal duygularını güçlendiren önemli günlerdir. Bizim ulusal bayramlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı günün kutlandığı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı günün kutlandığı 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, Cumhuriyetimizin tüm dünyaya duyurulduğu günün kutlandığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos 1922'de el koyucuların, emperyalist güçlerin ve onların işbirlikçilerinin yurttan kovulduğu günün kutlandığı 30 Ağustos Zafer Bayramı'dır. Bir de köylerin, kasabaların, kentlerin düşman işgalinden kurtulduğu yerel kurtuluş günleri vardır. Bu günler o köy, kasaba ve kent halkı ve oradaki kurumlarca kutlanır.

30 Ağustos Zafer Bayramı, yerel bir kurtuluş gününün kutlandığı bayram değildir. 30 Ağustos, sömürgenlerin, el koyucuların ve iş birlikçilerinin yurttan sürülüp çıkarıldığı, ulusun tutsaklıktan, yurdun işgalden kurtarıldığı, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın son darbesinin vurulduğu gündür. Bu nedenledir ki tüm yurdu ve tüm ulusu ilgilendirir.

30 Ağustos Zaferi, özgürlüğe, bağımsızlığa giden yoldaki tüm engelleri kaldırmıştır; Barışa giden, cumhuriyete giden yolu temizlemiş, çağdaş bir devlet, çağdaş bir ulus yaratmak için gereken yolu açmıştır. 30 Ağustos Zaferi, ulusal birliği, bütünlüğü sağlamış; topluma güçlü bir ulusal ruh ve kendine güven kazandırmıştır.

30 Ağustos, kurtuluş günüdür. Yoktan var edilen ordularımızın ve ulusumuzun başarı günüdür. 30 Ağustos, Türk ordusunun ve Türk gücünün dünyaya tanıtıldığı gündür. 30 Ağustos Zaferi'ni küçümsemek, yok saymak, orduya, ulusa en azından saygısızlıktır.

30 Ekim 1918'de Osmanlı yöneticileri, yurdu ve ulusu koruyup kurtarmak yerine, koşulları çok ağır olan, ülkenin işgaline, ulusun tutsaklığına neden olacak Mondros Ateşkes Anlaşması'nı imzalarken salt kendi çıkarlarını ve saltanatlarını kurtarmak istemişlerdir.

Türk ulusunun bağrından çıkmış, yurt ve ulus sevgisiyle, bağımsızlık ve özgürlük aşkıyla dolu kahraman ordumuz, onun değerli komutanları ve Başkomutan Atatürk, tam bağımsızlık için 'ya bağımsızlık ya ölüm' diyerek yola çıkmışlardır. 30 Ağustos Zaferi, bu duygu ve düşüncede olanlar sayesinde kazanılmıştır.

Hz. Ali der ki: 'Ordu, halkın kalesidir.' Ordunun görevi halkı her türlü tehlikelerden korumaktır ve bunun için her an hazır bulunmaktır. Atatürk diyor ki: 'Ordu, ulusal birliğin ve devlet varlığının en göze çarpan örneğidir. Ordu, dışarıya karşı devletin varlığını temin eder, gerektiğinde içeride büyük düzensizliği ve güvensizliği ortadan kaldırır. Ordu gereklidir. Ordu istemeyen, ordunun yüklediği maddi ve manevi özveriyi göze aldırmayan bir ulus, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçirir. Dünyada bir tek silahlı devlet bulundukça, görevini bilen devlet, kendi güvenliğini kendi kuvvetine dayandırır.'

O halde ordu ile oynanmamalı. Güçlü bir ordu için her türlü özveri gösterilmelidir.

26 Ağustos 1071'de Anadolu kapılarını Türklere açan Alparslan komutasındaki Türk ordusunun kazandığı Malazgirt Zaferi'ni; Kurtuluş Savaşımız süresince İnönü'nde, Kütahya'da, Sakarya'da, Antep'te, Urfa'da, Maraş'ta, Doğu Cephesi'nde düşmana darbe üstüne darbe indiren; 26 Ağustos 1922 sabahı başlayan Büyük Taarruz ile 30 Ağustos'ta düşmana son darbeyi vurup yurdu ve ulusu tam bağımsız yapan kahraman Türk ordusunun şehitlerini, başta başkomutan Atatürk ve cephe komutanı İsmet İnönü olmak üzere, yaşama gözlerini kapatan tüm komutanlarını saygıyla anıyor; 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyorum.