Türkiye genelinde çeşitli hastane ve tıp fakültelerinin Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Bölümleri'nde görev alan Prof. Dr. Fehmi Tabak (İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı), Prof. Dr. Hayat Kumbasar Karaosmanoğlu (SBÜ Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı), Prof. Dr. Özlem Altuntaş Aydın (Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Anabilim Dalı), Doç. Dr. Birgül Mete (İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı), Doç. Dr. Aslıhan Demirel (Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği), Doç. Dr. Dilek Yıldız Sevgi (SBÜ Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği) ve Prof. Dr. Selçuk Kaya (Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı) 1 Aralık Dünya AIDS Günü nedeniyle basın bildirisi yayınladılar.
'Günümüzde, tedavideki gelişmeler ile HIV'in kontrol altına alınabileceği' ve 'HIV ile yaşamanın, diyabet ya da hipertansiyon gibi diğer kronik hastalıklarla yaşamaya benzediğini' anlatan basın bildirisine Pharmactive destek veriyor.
'HIV enfeksiyonu geçen yüzyılda başlayan bu yüzyılda da devam eden bir pandemidir. Ilk hastalık ortaya çıktığı 1980 yılından bugüne kadar yaklaşık 41 yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde tüm dünyada yaklaşık 78 milyon kişiyi hastalandırdığı ve bunların 38 milyonunun ölümüne neden olduğu bir gerçektir. Günümüzde her yıl yaklaşık 1.5 milyona yakın kişiye virus bulaşmakta ve yılda 700.000'e yakın kişinin ölümüne neden olmaktadır. Halen 40 milyona yakın kişinin HIV ile enfekte olduğu tahmin edilmektedir' bilgisinin yer aldığı bildiriyle, toplum bilgilendirilerek, bilinçlendirmeyi amaçlıyor:
'Bugün artık tedavideki gelişmeler neticesinde çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki HIV/AIDS artık kontrol edilebilir bir noktaya gelmiş olup, HIV ile yaşayanlarda yaşam süresi kendi yaş grubundakiler kadardır. Kısaca artık 'Kronik bir hastalıktır.'
Özellikle son 10 yılda tedavideki önemli gelişmeler ve HIV'in yayılımını önleme çabaları ile yeni HIV ile yaşayan kişilerin sayısı dünya genelinde hızla azalmakta iken ülkemizin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgelerinde halen artış sürmektedir.
Son iki yılda yeni olgu sayılarında bir miktar azalma gözlense de bunun gerçekçi olmadığı daha çok COVID pandemisi nedeniyle kişilerin test yaptırmak için sağlık kuruluşlarına başvurmaktan çekinmeleri ve azalan tarama testleri ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
HIV esas olarak üç yolla bulaşmaktadır. Cinsel temas, Kan ve kan ürünleri ile Anneden bebeğe. HIV enfeksiyonunu pratik olarak üç evreye ayırabiliriz: erken, orta ve ileri dönem.
Erken dönem virüsle temastan yaklaşık 2-8 hafta sonra gelişir. Erken tanı ve tedavi ile hastalık ileri evreye ilerlemez. Bu nedenle risk grubunda olan kişiler test yaptırmalıdır. Erken tanı ve tedavi, HIV ile yaşayan kişilerin normal yaşam süresinde, kaliteli bir yaşam sürmesini sağlarken, toplum sağlığı bakımından da son derece önemlidir.
Tedavi ile kanında virüs saptanmayan kişilerin virüsü bulaştırmıyor olması hastalığın yayılımının önlenmesindeki en önemli basamaktır. Bu nedenle farkındalığın artırılması, kişilerin test yaptırmaya teşvik edilmesi, erken tanı ve tedavisi ile HIV epidemisini sonlandırmak mümkün olacaktır.
HIV enfeksiyonu tedavisine antiretroviral tedavi (ART) adı verilir. Günümüzde, tedavideki gelişmeler ile HIV kontrol altına alınabilir. Aslında HIV ile yaşamak, diyabet ya da hipertansiyon gibi diğer kronik hastalıklarla yaşamaya benzemektedir. Tedavi her gün alınan ilaçlar ile ömür boyu devam etmektedir. HIV ile yaşayan herkese, mümkün olan en kısa sürede antiretroviral tedavi önerilir. ART alan kişiler, saptanamayan viral yükü sürdürdüklerinde cinsel yol ile HIV bulaştırmazlar. Bu durum 'Belirlenemeyen = Bulaştırmayan, B=B' olarak ifade edilmektedir.
Kısaca ART, kişinin sağlıklı ve kaliteli yaşamasının yanında HIV epidemisinin sonlandırılması için de son derece önemlidir.
Korunmadaki en temel yaklaşım ise riskli cinsel davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Riskli cinsel davranışları olan ve damar içi madde kullanıcıları gibi yüksek riske sahip olan anahtar grupların hastalık açısından test edilerek erken tanı ve tedaviye ulaşmalarının sağlanması çok önemlidir. UNAIDS (Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Programı) ve CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi)'nin güncel HIV/AIDS önleme stratejileri ve hedefleri arasında önemli bir yer bulan bu konu aynı zamanda ülkemizin HIV/AIDS kontrol önleme programının da temel taşıdır. Bariyer önlemlere uyum korunmada hayati öneme sahiptir. Ancak dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de bu önlemlere uyum oranlarının istenilenin çok altında olduğunu bilmekteyiz.
Bariyer önlemlere uyumsuz olan veya antiretroviral tedaviye uyumsuz eşe sahip olan kişiler gibi bazı risk gruplarında daha üst düzeyde korunma sağlayabilmek amacıyla 'temas öncesi proflaksi (TÖP)' kavramı artık gündemdedir. TÖP olarak bilinen koruyucu antiviral kullanımı ilk defa 2012 Temmuz'da CDC tarafından resmen önerilmiştir. Bu öneri sonrasında 2015 yılında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından da büyük oranda kabul görmüş ve deklare edilmiştir. Bu amaçla kullanımı önerilen antiviral ilaç, korunma endikasyonuyla Sağlık Bakanlığımız'ın onayıyla ilk olarak ülkemize 2021 yılında ilgili firma tarafından sunulmuştur. Diğer korunma yöntemleriyle birlikte kullanıldığında kişiye hastalık geçişini %90 ve üzerindeki oranlarda önleyebildiği bilinmektedir. Bunun dışında özelikle sağlık uygulamaları başta olmak üzere virüsü taşıyan veya taşıdığına dair yüksek risklerin söz konusu olduğu bir kişi veya kaynaktan olan kazai yaralanmalarda 'temas sonrası proflaksi (TSP)' diye bilinen ve mevcut antiviral ilaçlarla yapılan koruyucu yaklaşım da söz konusudur.
Riskli davranışlardan kaçınmak, risk alındıysa eş ile birlikte test yaptırmak, bariyer önlemlere uymak ve doktorunuza danışmak çok önemlidir.'