Uykusuzluk, fazla yemek, aşırı hareket etme hali gibi durumların sonucunda yorgunluk yaşayabiliriz. Enerjimizin rutin olarak düşük olmasına ise halsizlik hali diyebiliriz. Fizyolojik belirtiler bir sonuçtur. Bu gibi durumlarda tıp hekimlerine başvurmalıyız. Fakat yorgunluğumuzun bize anlatmak istediği psikolojik bir altyapısı olabilir. Bu nedenle uzmanlarca verilen uygun tedavi yöntemleri ile beraber kendimizi anlamamız için bir fırsat doğar. Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk, bazı kişiler yediği besinlere dikkat ettiğini, düzenli spor yaptığını ve yoğun bir temposu olmadığını ifade etmesine rağmen kendilerinde yorgunluk hissettiğini ifade ettiklerini söylüyor.
 

Duygu ve düşüncelerimizin bedenimiz ile ortak bir bütün halindedir ve ortak hareket ettiğini ifade eden Öztürk, “Buradan yola çıkarak yaşamsal faaliyetlerinde yorgun hissetmemize sebep olan faktörler yok gibi gözükse de etrafımızdakileri aşırı düşünmek, geçmişi düşünmemeye çalışmak, sürekli geleceği düşünmek, duyguların yoğun yaşanması gibi durumlar zihnimizin büyük bir efor harcadığının göstergesidir” diyor ve şöyle devam ediyor: “Büyük bir efor harcayan zihin yoruldukça bedende beraberinde yorgun düşer. Ayrıca yaşamdan beklentisi olmayan, kendisine amaç belirlememiş, hayattan keyif alamayan insanlarda durağanlaşmaya başlarlar.    
 

Uyudukça daha fazla uyku isteme hali gibi durağanlaşan insanlar da eylemsizliklerinde yorgun düşerler. Hareketsizlikten bacakları kireçlenmiş biri gibi hayatı yaşamama hali de ruhun kireçlenmesine ve harekete geçme halinin duraksamasına neden olabilir. 
 

Hayatta her şey zıt kutbuyla var olur. Biz iki kutup arasında her noktada olabilmek esnekliğini kendimize tanımalıyız. Bazen bir kaplan gibi hızlı, bazen bir panda gibi durağan ve sakin kalabilmeliyiz. Hiçbir kutupta kamp kurmadığımız sürece hayatta esnek oluruz. Esnek oldukça yaşamdan keyif alabiliriz.”
 

Geçmişte enerjisini atmak isteyen bir çocuk ailesi tarafından sürekli durdurulmuş ve yaramaz etiketi yiyip uslu durması söylenmişse hareket etmedikçe kabul edileceğini ve sevileceğini düşünebileceğini kaydeden Öztürk, Bu hareketsizliğin ileride onu yoracağının farkına varmaz. Ya da kardeşine sürekli iyi davranmasını söyleyen bir ailenin çocuğu etrafına aşırı duyarlı olması gerektiğini düşünebilir. Çevresindekiler rahat etsin ve keyifli olsunlar diye aşırı bir efor harcayabilir. Sürekli yargılanan çocuk bir şey beceremeyeceğini ve bu nedenle herhangi bir etkinliğe katılmayarak içine kapanabilir ve yaşamdan keyif alamayabilir” diyor.
 

Bu örneklerde olduğu gibi yorgunluk çok basit bir sonuç gibi gözükse de altında birçok kuvvetli sebep olabilir. Rahatsızlıklarımızı anlamak için tıp hekimleri ile beraber ruh sağlığı uzmanlarına başvurulmasında büyük fayda vardır.