Bilindiği gibi, 213 sayılı VUK'nun 367. maddesine göre, bazı kaçakçılık suçlarının cezalandırılmasında usul hükümlerine yer verilmektedir. Madde hükmüne göre, yaptıkları vergi incelemeleri ile ilgili olarak denetim elemanları kaçakçılık veya VUK'nun 359 ve 360. maddelerine göre kaçakçılık veya iştirak suçlarını tespit ettikleri taktirde bu durumu Cumhuriyet Savcılıklarına bildirmek zorundadırlar. Uygulamada bu konuda yerel denetim elemanı tarafından mütalaa alınarak keyfiyetin Cumhuriyet Savcılığına bildirilmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, merkezi denetim elemanları olan maliye müfettişi hesap uzmanı ve gelirler kontrolörleri tarafından savcılığa suç duyurulması için yazılı mütalaa koşulu söz konusu değildir. Merkezi denetim elemanlarının bu tür konularda doğrudan yetkileri bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Defterdarlığın veya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın ya da Defterdar veya Vergi Dairesi Başkanı adına imza atmaya yetkili olanlardan mütalaa alınmadan açılan kamu davasına devam edilerek hüküm kurulamaz(1).
213 sayılı VUK'nun 367. maddesine göre, amme davasının açılmasında ilgili Defterdar veya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın müspet mütalaası alınmadan kamu davası açılamaz. Bu nedenle, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kuruluşu ile ilgili 5345 sayılı kanunun 33. maddesine göre Vergi Dairesi Başkanı tarafından olur verilmeden kamu davasının açılması mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan, 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 33. maddesi uyarınca, Defterdar veya Vergi Dairesi Başkanı adına imza atmaya yetkili olanlardan görüş alınmadan Vergi Dairesi Başkanı adına imza atamayan Denetim Grup Müdürü vekilinin ihbarı üzerine açılan kamu davasına devam ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Öte yandan, bir Yargıtay Ceza Dairesi kararına göre: 'Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, oybirliği ile karar verildi.' Şeklinde karar verilmiş ve olayda mütalaa vermede yetkili olmayan kişinin görüşü ile kamu davasına devam edilerek hüküm kurulması kabul edilmemiştir(2).
Malum olduğu üzere, 213 sayılı VUK'nun 367. maddesi hükmünün uygulanmasında kimi idareler yanlış ve hatalı işlemler yaparak kamu davasın açılmasını isteyebilmektedirler.
Aynı durum mükelleflerin sahte belge kullanmaları veya düzenlemeleri durumlarında da karşımıza çıkabilmektedir. Uygulamada vergi mükellefleri tarafından sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin 'bilerek' kullanıldığı, hangi hallerde bilmeden kullanıldığının tespitinde kimi zaman güçlükler çekilebilmektedir. Bu tespit ilk etapta VUK'nun 367. maddesinde sayılan inceleme elemanlarınca yapılacak ve inceleme elemanları varacakları kanaate göre, konuya ilişkin suç duyurusunda bulunup bulunmamaya karar vereceklerdir. Suç duyurusunda bulunulması halinde konuya ilişkin nihai kararın adli yargı mercilerince verileceği tabidir.
Buna karşılık vergi inceleme elemanlarının suç duyurusunda bulunma konusunda takdir yetkililerinin olmadığı, dolayısıyla da sahte veya muhteviyatı itibariyle belge kullanıldığının tespit edilmesi halinde, bu belgelerin ister bilerek ister bilmeden kullanılsın, suç duyurusunda bulunulmasının zorunlu olduğu yönünde görüşler de mevcuttur(3).
Sonuç olarak, VUK 367. maddesine uygun yapılacak suç duyuruları ve açılması gerekli kamu davalarında yerel denetim elemanları açısından suç duyurusunda bulunulması için mütalaa zorunlu olup, bu mütalaanın da usulüne uygun bir şekilde yapılması gerekmektedir(4).
----------------------
(1) Yargıtay 11. Ceza Dairesinin, 14.06.2001 gün ve 5471/6876 sayılı kararları ve CMUK md.253/5.
(2) Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 31 Ocak 2008 gün ve E:2007/2298-K:2008/470 sayılı kararları.
(3) Hakan AY – Ömer ÇAKICI, 'Kaçakçılık Suçlarında Kasıt Unsurunu Kim Araştıracak?', Mükellefin dergisi, Sayı:117, Eylül 2002
(4) Yargıtay 21. Ceza Dairesi, 18.01.2017 gün ve E:2016/1624-K:2017/253