İskender ÖZSOY

Sahneye adım attığında kopan alkış fırtınasını fırsat bilerek seyirciyi şöyle bir süzer, kendisini seyredeceklerin tansiyonunun ölçer, sonra gelsin kahkahalar.
 

İsmail Dümbüllü’den söz ediyorum.
 

Bayramların olduğu kadar ramazan günlerinin güldüren yüzü, Türk seyirlik oyunlarının günümüze aktarılmasında önemli rol oynayan İsmail (Hakkı) Dümbüllü 1899 yılında Üsküdar’da doğdu.
 

Henüz altı aylıkken, annesi  Fatma Azize Hanım’la babası Zeynel Abidin şiddetli geçimsizlik yüzünden ayrılınca annesinde kalan İsmail, Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’nde okula başladı.
 

Okulu bitirdikten sonra Toptaşı Askerî Rüştiyesi’ne kaydedilen İsmail Dümbüllü üçüncü sınıftayken okumayı bıraktı.
Dümbüllü Cüce Adnan Ileİsmail Dümbüllü bir oyunda Cüce Adnan’la.


KEL HASAN’IN ÇIRAĞI

16 yaşındayken Üsküdar’da Kel Hasan’ı seyreden İsmail Hakkı Bey’in yüreğine işte o zaman sahne ateşi düştü ve Komik Hasan Efendi’nin Dilküşa Tiyatrosu’na girdi.
 

1927 yılına kadar Kel Hasan’ın yanında çırak olarak çalışan ve ikinci komik rollerinde Küçük İsmail, Abdi Efendi, Abdürrezzak Efendi, Kavuklu Hamdi ve Naşit’le oynayan Dümbüllü, ustası Hasan Efendi’nin ölümüyle ortaoyunun geleneksel kavuğunu ondan devraldı ve Anadolu yakasında kumpanyasında tuluatı ve daha sonra da ortaoyununu sürdürdü.
 

1928 yılında Tevfik İnce’yle Direklerarası’nda Hilal Tiyatrosu’nda kendi adına çalışmaya başladı. 1933’ten sonra, ününün yayılması sonucu Anadolu turnelerine çıktı.
 

Naşit Efendi’nin ölümünden sonra ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç yıllarına kadar tuluatın rakipsiz ustası oldu. Naşit’ten kalan oyunların bir kısmıyla repertuarını güçlendirdi.
 

1968’de jübilesini yaptı. Ancak, seyircisini velinimeti olarak kabul eden İsmail Dümbüllü ölümüne kadar davet edildiği her yerde sahneye çıkmayı ve radyo oyunlarında tuluat geleneğini sürdürdü.
 

Peki neden soyadı Dümbüllü?
 

İsmail Hakkı Bey, bunun öyküsünü çeşitli röportajlarda şöyle anlatmış:
 

“Peruz Hanım vardı kantocu, Şamran'dan evvel. Bu Peruz Hanım o zamanın en birinci kantocusuydu. Hem de beste yapar, güftesini de kendisi yazardı. Dümbüllü diye bir kanto söylerdi. Buna bir gazel ilave ederek söylemeye başladım. 'Dümbüllü, Dümbüllü, Gabarala, mabarala, Dümbüllü.' diye oynardık. Böylece Dümbüllü adı üzerimde kaldı.”
 

DÜMBÜLLÜ TARZI

Tuluatı ustası Hasan Efendi’den sonra aynı heyecanla yaşatan İsmail Dümbüllü, ortaoyununda “Dümbüllü tarzı”nı oluşturdu. O nedenle sahneye her çıkışında yer yerinden oynardı.
 

Teşkilat Dizisinde nefesler tutuldu! Altay ne yapacak ? Teşkilat Dizisinde nefesler tutuldu! Altay ne yapacak ?

Pişekâr Tevfik İnce’nin “Ne hakla?” sorusuna yanıtı hep “Otuz beşe bakla.” olurdu ama bu yanıt her seferinde seyircileri kahkahalarla güldürürdü.
 

Son halife Abdülmecid’le,  Çamlıca’da Şehzade Faruk’un huzurunda oynayan, iki kez da Atatürk’ün huzurunda sanatını sergileyen Dümbüllü’yü İsmet İnönü ve Süleyman Demirel de  seyretmiş. (*)
 

Ömrünü sahneye adayan İsmail Dümbüllü 1946-1971 yılları arasında film de çevirdi,1947’de Memiş ve 1948’de  Dümbüllü Mecera Peşinde adlı filmlerde başrol oynadı.
 

Üsküdar’da Mimar Sinan Mahallesi ve Beyoğlu’nda Pürtelaş Hasan Efendi Mahallesi’nde iki sokağa adı verilen Dümbüllü 5 Kasım 1973 tarihinde vefat etti. Mezarı Karacaahmet Mezarlığı’nın Çiçekçi kapısının yakınında.
 

Öte yandan hocası Kel Hasan Efendi'nin orta oyununu temsil eden kavuğunu ustasından devralan Dümbüllü, 1968'de kavuğunu Münir Özkul'a devretti. Tiyatro oyuncuları arasında geleneksel bir törenle devredilmeye devam eden kavuğu, 1989'da Ferhan Şensoy, 2016'da Rasim Öztekin, 2020'de ise Şevket Çoruh devraldı.

……

(*) Sema Ok. Ramazan’ın son gülen yüzü: İsmail Dümbullü. Bizim Gazete,19 Kasım 2002.