Yalnızlık felaket olabilir, insan tek başına yetersizdir,
En güzel elbiseni giy, en güzel makyajını yap...
Ya da çırılçıplak bırakıp kendini yatak odanda,
Bedenine kendin bak, ne kadar güzelsin?
Tek başına seyret ayna da kendini..
En leziz yemeğini pişir, otur evinde tek başına ye,
En pahalı kokunu sürün,
Var mı anlamı?
İnsan beğenilmek, sevilmek ister, tek başına yetersizdir insan...
Ve kendi kokusunu duyamaz insan, ne kadar güzel kokarsa koksun...
Aslında kendimiz için yaptığımızı sandığımız birçok şeyi başkaları için yaparız...
Paylaştığın kadar benimsin,
Dokun bana...
Hissettir ellerini
Sık sık gelip git, parmaklarının izi kalsın kapı kollarında
Duvarlarda bakışlarının rengi,
Kahve fincanında dudaklarının izi
Su içtiğin bardakta dudağının ruju çıksın
Bir iki küçük not yaz kağıtlara, vitrin önünde kalsın
En güzel, en erotizm fotoğrafını çekelim
Bize saklı kalsın, kimseler görmesin sorun değil
Yaşadığımız kadardır hissettiklerimizde...
Fazlası yok...
Hissedebiliyorsan yaşamasını da bilmelisin...
Ruhun da, bedenin de özgür olabilmeli..
Bardağı taşırmadan doldurabilmek marifet, ne eksik ne de fazla..
Bir rüzgar savurur seni, acı bir aşkta saçlarının rüzgarlara takıldığı gibi..
Bir uçurtmanın dikenli tellere takıldığında kurtulması zor olduğu gibi, zordur bir aşktan kurtulmak...
Kırıntıların gökyüzünde olamayışının acı hikayesidir aslında hayatın gerçek yüzü,
Belki de telleridir, bir avlunun bahçesindeki gülleri en az koruyabilen
Bazen de girilmemesi gereken bir yere yolculuk yapar insan..
Girilmez kapıları tıklamadan açmak ister ama acıtır insanın ellerini tutulan kapı kolları
Ve kapı girişlerinde yazmaz hoş geldiniz diye
Kaybedilen bir yolculuk gibidir söylenen her söz
Bilinmez çoğu kez, sahte olan gelen midir giden midir?
Paylaştığın kadar benimsin,
Paylaş ellerini, ruhunu, gözlerini, bedenini, her tel saçını paylaş benimle
Paylaştığımız kadardır sevgimiz...