Dijital çağın öncüsü olarak lanse edilen Netflix, toplumumuzu kuşatan bir sanal dünya inşa ediyor. Ancak, bu sanal cennetin altında yatan gerçekler, topluma ciddi zararlar verebilecek nitelikte. Bu yazıda, Netflix'in topluma olan acımasız ve olumsuz etkilerini derinlemesine inceleyeceğiz.
Netflix, kullanıcılarını saatlerce ekran başında tutarak sosyal bağları adeta elimizden almış durumda. Maraton seansları, gerçek dünya ile bağlantımızı zayıflatıp, bizi izole bir varlık haline getiriyor. Bu, insanları kendi gerçekliklerinden koparıp, yapay bir dünyaya mahkum ediyor.
Sık sık yapılan diziler ve filmler, izleyiciyi gerçek dünyadan uzaklaştırma amacını taşıyor. Ancak bu kaçış, sorunlarla yüzleşmek yerine kaçmayı teşvik ediyor. Dizi karakterlerinin sorunlarını çözmek yerine, gerçek hayattaki zorluklardan kaçmayı öğreniyoruz.
Netflix'in içerik seçimleri, toplumu doğru bir şekilde temsil etmekten oldukça uzak. Stereotip karakterler ve yetersiz temsil, toplumsal önyargıları körükleyip, mevcut sorunları daha da derinleştiriyor. Çeşitliliğin yeterince gözetilmediği içerikler, izleyiciyi dar bir perspektife hapseder.
Uzun süreli ekran maratonları, fiziksel ve zihinsel sağlığımıza ciddi zararlar verebilir. Netflix kullanımının artması, göz yorgunluğu, uyku bozuklukları ve obezite gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Netflix'in vaat ettiği 'eğlence' aslında toplumu zehirleyen bir sanat halini almış durumda. Bu platformun sunduğu dünya, gerçek hayattan kopuk, gerçeklerden uzaklaşmış ve izolasyona sürüklenmiş bir toplum yaratıyor. Bilinçli tüketim ve ekran kullanımı, bu dijital zehiri azaltmak adına atılacak ilk adımlar olmalıdır. Ayrıca, Netflix gibi dev platformlar da toplumsal sorumluluklarını gözeterek, izleyicilerine daha dengeli bir içerik sunmalıdır.