O kadar karanlık ki her şey... Yolumu mumlar eşliğinde buluyorum. Elimde olsa içimdeki boşluğu mum ışığı ile doldurup ruhuma hiç bitmeyen bir aydınlık kazandıracağım. Birden öylesine hüzün dolu bir melodi tırmalıyor ki kulağımı. Mumları damlata damlata o sese yürüyorum. Karanlıktan korkmuyorum, elimdeki iç ışığım. Nereden geldiği belli olmayan o keskin rüzgar bile söndüremiyor. O kadar güçlü ki. İnadına sönmüyor. Açık pencereye yöneliyorum. Yıldızlar bile aydınlatamıyor iç ışığım kadar sokak kaldırımlarını. Gece de kaybolmak istiyorum. Geceye karışmak onun renginde olmak istiyorum. Rüzgar saçlarımla dans halinde. Eminim ki şehirde en aydınlık benim evim. Benim içim.

Gökyüzüne bakıp bana imrenen yıldızlara gülümsüyorum. Duyduğum o hüzünlü melodi hiç bitmiyor. Sanki biri gökyüzünden aynı şarkıyı defalarca art arda bize dinletiyor. Sanki hep üzgün olmamızı istiyormuş gibi. Uzaklardan bir esinti geliyor. Çok uzaklardan. Biri sorsa başka bir evrenden derim. O denli farklı ve ulaşılmaz. Müthiş bir koku duyuyorum. Bana içimdeki boşluğu tekrar hatırlatırcasına burnumu sızlatıyor. İşte o an.. O an kendimi mumlara benzetiyorum. Küçükken hiç ateş görmemiş, yakılmaya ihtiyaç duyulmamış, büyüdükten sonra ise ateş alıp yavaş yavaş eriyor gibi. Ben incecik bir ipim ve beni çevreleyen bir mum var. Her şey gösterişten ibaret, her şey sahte. Ve beni çevreleyen şey yandıkça ben eriyorum. Tek ebedi şey içimdeki ışık. Rüzgara direnen ruhum. Dilimde aynı şarkı, içimde aynı özlem, sesimde aynı titreyiş. Geçmek bilmiyor. Tüm mumlar teker teker bitiyor ama yine de içimde bitmek tükenmek bilmeyen şu ışık... İçlerinden tek bir mum bitmiyor. Tek bir mum... İç ışığım... Direniyor. Bana yol gösteriyor. Bir an huzur bulduğum tüm şeyler batmaya başlıyor gibi hissediyorum. Yaşanmışlıklarla ve anılarla birlikte içimde yitirdiğim onlarca duygu. Kocaman sarılmak istediğim bir boşluk, o boşluğa daldıkça eriyen mumların tuhaf kokusu. Kime baksam neye bakmasam hep aynı. Hep aynı döngü, hep boşluk. Kocaman, yeri asla dolmayacak bir şey. Sanki büyüdükçe tüm her şey benimle büyüdü ben ağladıkça onlar da ağladı, boşluğa düştüğümde o sımsıkı sarılma duygusu gelip en derinime yerleştiğinde aynı saçma olgunluk oluştu bedenimde. Yıldızlar bir anda söndü ve uzaklardan gelen o esinti bir anda yok oldu. Oysa iç ışığım hala yanıyor ve evrenimi aydınlatmaya devam ediyor. Ne zaman tamamen söner bilemiyorum. Başımı hiç ayırmadığım gökyüzüne bir daha bakıyorum. Ve her gece aynı şarkıyı bize dinleten ilahi güce soruyorum. ''Büyümeyi isteyen kimdi?'' Pencereyi kapatıp iç ışığımla birlikte huzur dolu yatağıma yöneliyorum. Ve fark ediyorum... Kendimle çelişiyorum. Benim ruhumda bitmek ve sönmek bilmeyen bir aydınlık varken neden daha fazlasını istiyorum? Sanırım her şey o özlem dolu boşluktan kaynaklı. Daha fazla ışık ve daha derin bir sonsuzluk istiyorum... Belki de sönmemek için farklı bir neden. Kim bilir?