Çoğu kişi sergilediği olumlu veya olumsuz durumları bir karakter özelliği olarak adlandırıyor. 'Elbette hepimiz biriciğiz ve hepimizin mizacı farklı. Bir duruma karakter dersek artık onun arkasına sığınmış oluruz ve kendimizi edilgen bir duruma sürükleriz' diyor ve bu durumu şöyle anlatıyor Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk: 'Hayatımızın seçimleri bizim elimizdedir ve hayatımızın sorumluluğunu almak nihai amaçlarımızdan biri olmalıdır. İnatçı, öfkeli, duygusal veya kararsız olmak doğuştan getirdiğimiz genetik özellikler değildir. Bunlar bir davranıştır. Ya ailemiz ve çevremiz tarafından öğrendiğimiz davranışlar ya da onların tutumlarına karşı geliştirdiğimiz mekanizmalardır. Hepimiz doğduğumuzda hem kararsız hem inatçı hem sevinçli hem öfkeli hem kararlı hem kararsız doğarız. Aslında bütün zıtlıklar bünyemizde vardır. Biz bunları istek ve ihtiyaçlarımız doğrultusunda seçimli bir şekilde yaşıyorsak psikolojik sağlıklılığımız gelişmiş demektir. Fakat herhangi birini sürekli ve yoğun bir şekilde yaşıyorsak buna karakter özelliği demek değişimimizi engeller.'

Kararsızlığı 'Yapacağım seçimlerin sonuçları ile ne yapacağımı bilmiyorum' olarak adlandırılabileceğini ifade eden Öztürk, anlatımına şöyle devam ediyor: Hepimiz bazen kararsız olabilir. Kararsızlık bize bir konuyu etraflıca ölçüp tartmamıza yardımcı olur. Çoğu kişi kararsız olma hakkını kendine tanımaz. Sürekli olarak net olmak ister. Bu şekilde güçlü ve kendinden emin olduğunu düşünür. Kişi seçimlerinde en iyiyi, en doğruyu, en güzeli, en başarılıyı bulmaya çalışırsa olumsuz ihtimalleri ortadan kaldırır. Paradoks burada başlar. Kişi bazı eylemlerini kaygılı hale getirebilir. 'Ya hata yaparsam ve hiçbir şey istediğim gibi gitmezse' gibi düşüncelere itebilir. Çok kararlı olayım derken kendini kararsızlığın içinde bulur.

'Ben başarılı oldukça azar işitmem veya sevilirim, güçsüzlük acizliktir, belirsizlikten nefret ediyorum, artık problem çıkmasını istemiyorum' gibi söylemler hayatın akışına terstir. Tabi ki bizi böyle düşünmeye iten şeyi keşfetmeliyiz. Yaşadığımız ailede sürekli bir beklenti var ise çocuk bu beklentiyi karşılamak için çok uğraşır, kaygılanır veya isteksiz-yorgun olur. Hayatı anlamlı kılan şeyin zıtlıklardır. Biri olmadan diğeri anlamsızdır. Bu nedenle kendimize yanlış yapma fırsatı verebilmeli; başarısızlık, güçsüzlük, belirsizlik ve problemlerin hayatta var olduğunu kendimize hatırlatmalıyız.''

Çoğu kişi için yaşamı yaşanmaz kılan bu döngüden kurtulmanın yolu da Öztürk'ün dile getirdiği kararsız olma hakkını kendine tanımasıdır.