Cumhurbaşkanı Hükümet sistemine geçtik. Geçiş sürecinde bazı bakanlıklarda kamuoyuna yansımayan boşluklar yaşanıyor. Bu bakanlıklardan birisi Hazine ve Maliye Bakanlığı'dır. Bakanlığın vergilendirme bölümü rutin faaliyetlerini sürdürüyor. Bu bölümde kamuoyuna bir sorun yansımıyor. Ancak devletin borçlanmasını yöneten 'para-sermaye hareketleri işlemlerinin' yoğun olduğu Hazine tarafında suni yaratılan bir belirsizlik yaşanıyor.

Büyük beklentileri AK Parti iktidarında karşılanan para piyasasının oyuncuları Bakanların atanma sürecine girildiği andan itibaren kuşatma hareketini başlatıp döviz ile oynamaya başlamışlardı. Bakanlığa Sayın Berat Albayrak'ın atanmasıyla birlikte döviz kurundaki artış hızlandı. Bakanlığın üst yapılanma sürecinde doğan boşluktan yararlanarak aşırı kazanç peşinde koşmaya başladılar. Diğer taraftan yeni yapılanmada Bakanlık bünyesinde güç oluşturma zeminini oluşturma sürecine dayatma faaliyetlerini kriz yaratarak ulaşma hedefine odaklandılar.

2001 krizinde Türkiye'yi dış piyasalara sempatik gelen Kemal Derviş ve Kemal Derviş ile birlikte yandaş kadro oluşturma senaryosu sahnelemeye başlandı. Özellikle yabancıların hareketlendirdiği bu yaklaşım bazı finans çevreleri tarafından da desteklenince, döviz kuru artışındaki hız; çılgın bir şekilde artmaya başladı. Yaşananlar olayların akışıyla gelişmedi, planlı bir şekilde gerçekleşti. Geçtiğimiz pazar akşamına doğru hem uzak doğu piyasaları hem de ABD piyasaları kapalı iken yaşananlar, TV ekranlarında çapraz kur dikkate alınmadan yalnız dolar kurundaki artışın gösterilmesi bile büyük bir oyun yaşandığının göstergesiydi.

Döviz kuru artışındaki çılgınlığın yaşandığı anda ABD'de art arda gelen yaptırımlar, aynı odaklar tarafından ekonomimizi yönetenlerin de tepki gösteren açıklamaların rahatlığı içinde soygun darbesi ABD Hükümetine ve Trump'a mal edildi. Elbette ABD ile ilişkiler, ABD'nin yaptırımları ve Trump'ın çıkışlarının para piyasalarını hareketlendirmesi olasılığı yüksektir. Ama kurdaki çılgın değişim, ABD ve Trump açıklamalarından önce başlamıştı. Yaşananlar Türkiye'yi soymaya alışmış para baronlarının darbesidir. ABD Yönetimi gücünü pekiştirmek için sonuçların kendi gücünden kaynaklandığını yansıtan açıklamalarına aldanmamak gerekir.

Darbe şimdilik püskürtüldü. Bu durum; Bakan Albayrak'ın ortak aklı hareketegeçirmesi sonucunda ilgili Devlet kurumlarının kararlarıyla sağlandı. Gerek Merkez Bankası'nın gerek BDDK'nin aldığı kararlar belirsizlik ortamını bombaladı. Bu durum karşısında, Türkiye'nin taarruza geçtiğini gören ve o saate kadar ekonomimize saldıranlar kendilerini korumak için savunma pozisyonuna geçmek zorunda kaldılar.

Ortak akılla üç noktadan yürütülen taarruz harekatı sırasında alınan önlemler hedefe ulaştı. Birincisi taarruz, Bakan Albayrak'ın Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar aracılığıyla kamuoyuna yaptığı açıklamadır. İkincisi Merkez Bankası, BDDK, SPK ve MASAK'ın devreye girerek gerekli önlemleri almalarıdır. Üçüncüsü ise Türkiye'ye ekonomik saldırıda bulunanlar arasında yer almayan İş Bankası Genel Müdürü'nün üç ayrı TV'de yaptığı açıklamalardır. Söz konusu üç eylem, ekonomiye saldıranların geri çekilmesine neden oldu. Hazine'nin karşılıksız çek ve senet konusundaki düzenlemeleri yakın zamanda geçici de olsa reel sektörün rahat nefes almasını sağlayacak.

Ekonomik darbeye neden olan soygun iki alanda artan ivme ile devam ediyor. Türk Lirası'nın (TL) değerini düşürmek, başka bir değişle dolar endeksli olarak yabancı paraların TL karşısındaki kurunu yükseltmek. Soygunun ikinci alanı tarım ürünleri fiyatlarındaki artıştır. Gıdada bile güzel Türkiye'mizi dışa bağımlı hale getiren bir süreç yaşanıyor. Yakın zamana kadar domates alıcı bulmadığı için denize dökülüyor şamatası bile yapılmıyor.

Türkiye ekonomisi kıskaç altında. Bu bir darbedir. Ancak işbirlikçiler kazandığı için yarınlarımızı karartacak nitelikte olan ve ciddi şekilde mücadele edilmesi gereken tehditkar eylemler halının altına süpürülerek gözden kaçırılmamalıdır.