Doğum günü insanların kendileriyle hesaplaşma günüdür. Başka bir değişle yaşamın şeffaflaşarak kendi kendine hesap vermekten oluşan muhasebeleşme sürecidir. İlk yazımda doğum gününü kendi kendine anımsayarak mutluluk denizinde yüzmek isteyen kadınların bu mutluluğu yakaladıkları 50'ye dayandıklarında yaptıkları hesaplaşmayı paylaşmak istedim.

Bu kadınlar, pardon önce kızlık sonra artık olgunlaşmış kadın olarak 50 yıllık yaşamlarına bakışlarını doğum gününde şöyle ifade ederler:

'Kendimi bulmak için ne kadar uzaklara gitmem gerekir?' diye düşünürken bu sabah
Bazı anıların kokusu olduğuna size yemin edebilirim.

Ben ergen falan olmadım Benim ergenliğim anamdan yediğim terliğe bakardı. Terlik havadayken anında fabrika ayarlarına dönerdim ayol…

Doğum günlerimde kendine kitap armağan eden, gazetelerden günlerce kupon biriktirerek sahip olduğum Temel Britannica, Meydan Larousse'dan merak ettiklerini öğrenmeye çalışan körpecik kız çocuğuydum ben; ne ara yarım asırlık oldum yahu…

Dolap dolap kıyafetlerim de olmadı hiç, kışlık kazaklarımı güveler yemesin diye bolca naftalinleyip valizlerde saklarken, siyatik ağrım tuttu diye sızlanırken buldum kendimi.
En son aşk acısından kalbim ağrıyordu, kardiyoloğun kim sorusuna nasıl geldik ki kızlar biz.

Al sana kesin bilgi solunum testime göre benden üfürükçü de olmuyormuş.
İyi ama biz okullarda sıraya dizilip aynı iğne ile tüm sınıf aşılanmış nesildik ne ara çürüdük böyle deyi verin hele…

Neyse;

Develerin tellal, pirelerin berber olduğu, mavi leğende yıkandığım, salça ekmek yediğim evvel zaman içinde geçen yarım asırlık serüvenimde, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını kafasıyla tuğla kırdığı halde kaplumbağa çarpınca ölen kedim Mario'dan öğrendim bennnn. Kalan son damla aklıma da ekmek bandığıma göre bundan sonra 'amaannn koy gitsin gidiverdiği yere' diye devam edebilirim bence…


Bi de şöyle düşün Kızım diye kendi kendine mırıldanırken;

Kocan çapkınlıkta, üç çocuğun peşinde 'anneeeee yeaaaa ' diye eteğine yapışmış ağlarken, ramazan yufkası açıp komşuyla dedikodu yapacağın yaşta oturmuş Zeki Müren dinleyerek jübile rakısı içeceksin… Bu akşam hiç de fena değil sana bu hayatın sundukları… Şükret… Gerçi sende story atıp unutulacak adamı post olarak girmişsin ama olsun sen yine de şükret… 'Allah göstermesin' dediğin her şeyi beyninde ful hard disk gibi izlemende cabası… Boşver şükret olmadı da kafandan atmıştın, unut artık gidiversin temelli…

Fikrimin ince gülleri, yarım asırlık serüvenimin değerli kahramanları siz arkadaşlarım, kutlamalarınızla beni çok mutlu ettiniz. Varsın 'Leylaklar dökülüp güller ağlasın' kıyamet kopsun saçınızın teli kopmasın şekerim, İyi günümde kötü günümde yanımda olan sevgili dostlarım, varlığına çok sevindiklerim, sevdiklerim sevmediklerim, ömrüme dert olanlar, varlıklarıyla ömrüme neşe, huzur, ömür katanlar iyi ki varsınız, ve hep var olun emi?

Yaş almak kaçınılmaz yaşlanmak isteğe bağlı, sakin olun biliyorum küçük dozlarda bir deliyim, bu da tam anlamıyla delirmemi önlüyor işte. Ara sıra bazı bazı benimle delirdiğiniz için teşekkür ederim.

Her gün üç yanlış yapmayı göze alın, bir doğrunun canı cehenneme deyiverin…

Ve bugün beni doğuran anam sanırım birbirimizin kıymetini bilemedik özür dilerim.
Gittiğinden beri yorgunum anne, saçlarımla oynayıp uyutur musun beni.

İyi ki doğurdunbeni Annem. Elinde bana fırlatmak için tuttuğun takunyayı özledim.

Özgür ve pozitif enerjiyle dolu kadınlarımız 50'sine merdiven dayadıkları yaşlarda geçmişe bakıp yaşamlarıyla muhasebeleşme sürecine şeffaf anlayışla bakışları yukarıda yazdıklarım gibidir.