En tatlı, en heyecanlı andır bir kadının elinden tutmak ya da saçlarına dokunabilmek...
En derin ve en uzun yolculuktur bir kadınla aşkı yaşamak, yaşayabilmek..
Kelimelere dökemem bunu, yaşanması gerek ve bilmezler bunu bir yürekten başka bir yüreğe geçmemiş olanlar...
Ve bir kadının verdiği duygu hep ilk defa yaşanan duygudur.
Bu yüzden her aşk farklı gelir bize...
Her kadın, o güne kadar görmediğimiz, hissetmediğimiz, varlığından haberdar olmadığımız farklı bir dünyaya götürür bizi.
Her kadın, gönlümüzde ayrı bir pencere açar, daha önce o pencereden hiç bakmadığımız yeni bir gökyüzünü gösterir bize.
Çünkü hepimiz bildiğimiz kadar yaşarız ve en az bildiğimiz de bir kadının kalbidir.
Bir erkeğin kalbine bir kadın girmeye görsün, her şeyini sil baştan düzenler...
En ince ayrıntısına kadar kendi elleriyle şekil verir, başkasına bırakmadan...
Ve giderken kadın, kurduğu düzeni bozup yanında götürdüğü için en büyük acıyı kadın yaşatır.
Kadının terk ettiği yer, bağ bozumu sonrası gibi olur.
Gözü kapalı her şeyi darmadağın ederek gider kadın...
Kendini bile...
Bir zamanlar sevgiyle tuttuğu elinden ateş çıkar, giderken yakıp yıkar kadının eli...
Ve hiç kimse bir kadının yaktığı ateşten kurtulamaz.
Kurtulamaz çünkü kadının yaktığı ateş, sadece kül olduktan sonra söner...
Söner fakat içinde hep bir iz bırakır...
İşte bundandır, bir kadının yaktığı erkek kolay kolay düzelemez, kendini hemen toparlayamaz.
Bağ bozumu olmuş tarlanın tekrar ürün vermesi için bir mevsimin geçmesi gerektiği gibi...
Ama biz korkmayız kadınların ateşinden.
Ne kadar çok acı çekmiş, ne kadar çok hırpalanmış, defalarca terk edilmiş olsak da,
Tekrar bir kadının ateşinde yanmak için can atarız.
Çünkü biliriz, bir kadının yaktığı, darmadağın ettiği bir tarlayı ancak başka bir kadının eli düzeltebilir.
Reçetesi budur aşkın...
Bunu biliriz ama çoğu zaman bir kadının ruhuna inemeyiz.
Eksik ve yarım severiz...
Aşk, kişiye özel duygularla gelişir, yüreğine göre şekillenir.
Aşk bittiği an yürüyüp gitmek gerek bir kadının hayatından.
Sessizce, kötü söz demeden.
Hala bir değeri varsa gönlünde acıtacaktır canını.
Yoksa zaten ne anlamı olur ki kötü sözlerin ve nefretin...