Bu sırada Kral Kirus pek çok yeri aldıktan sonra ülkesini de hedef seçerek, Batı Türkistan'ın güney kısımlarını ele geçirmiştir. Tomris önce, bu saldırılara karşı çok fazla tepki vermemiş, sadece savunma tedbirleri almıştır. Kirus da beklediği gibi bir tepki ile karşılaşmayınca üzerlerine giderek sürekli akınlarda bulunmaya başlamıştır. Nitekim Saka topraklarında ilerlediğinde herhangi bir öncü askeri birliğin önüne çıkmamasına sevinmiş; ancak yanmış araziler ile karşılaştığında öfkesi dağları aşmıştır. Yanmış tarlalarda at sürmek, yayan askeri götürmek büyük riskler taşıdığından ve askeri de yorduğundan geri dönmek zorunda kalmıştır.
Ülkesine döndüğünde kendisine bu yıpratıcı taktiği uygulayan kadınla evlenmenin en doğru karar olduğunu düşünmüş ve elçilerini göndererek 'Tomris'e evlenme teklif ettiğini, teklifi kabul etmesi durumunda onlarla savaşmayacağını ve bu teklifin onlar için bulunmaz bir nimet olduğunu' söylemiştir. Tomris'in bu teklifi büyük bir memnuniyet ile kabul edeceğini düşünürken red cevabı ile karşılaşınca büyük bir öfkeye kapılmış ve hemen harekete geçerek Sakalar'a savaş ilan etmiştir. Tomris de hem sayıca kalabalık bir ordu hem de vahşi köpeklerle üzerlerine gelen Kirus'u durduramayacağını çok iyi bilmesine rağmen yine de elçilerini gönderip vazgeçirmeye çalışmış ve Kirus'a şunları söylemiş ise de dinletememiştir:
'Kral Kirus sana söylüyorum gel bu işlerden vazgeç; bu yaptıkların senin hayrına mıdır, değil midir bilemezsin. Bizi bırak, sen kendi halkını idare et; bizim de kendi halkımızı yönetmemize karışma. Ama biliyorum ki yolunu bu tavsiyeme göre çizmek istemeyeceksin? Eğer yok ben ne olursa olsun Sakalar ile boy ölçüşmek istiyorum diyorsan, o zaman ırmağın iki yakasını birleştirmek için bu kadar zahmete katlanma. Biz ırmaktan üç günlük mesafede bulunuyoruz. Eğer bizim gelmemizi istemiyorsan nehri geç ve topraklarımıza gel!'
İki ordu Milattan Önce 529'da Seyhun nehri yakınlarında savaş düzeni alır.
Heredot'un 'Yunan toprakları dışındaki en kanlı savaş' olarak tabir ettiği savaşta Sakalar kanca temrenli okları, güçlü yayları, eyer ve üzengiyle kullandıkları atlarla savaşmışlardır.
O anları Herodot şöyle yazmıştır. 'Her yerde kahraman kadınların çığlıkları yankılanıyordu ve önde Tomris Hatun, arkada cesur savaşçıları savaşa doğru gidiyorlardı. Yeryüzü daha önce, böylesine bir ölüm arzulu at süren millete tanık olmamıştır.'