Türkiye İç Denetim Enstitüsü Kurucu ve Onursal Başkanı

Yaşadığımız dört mevsim, dört iklim mi?

Sonbahar, kış, ilkbahar, yaz, her biri birbirinden farklı güzellikleri olan dört mevsim, dört iklim…

Düne kadar böyle bilir, mevsiminde güzellikleri yaşardık…

Ancak bugün yaşadıklarımız, iklim krizi içinde sayılan küresel ısınma, kuraklık, kıtlık, doğal afetler, büyük orman yangınlarıyla birlikte karşı karşıya olduğumuz riskleri düşündüğümüzde, yaşadığımız gezegenin geleceği için kaygı ve endişe duyuyor, yaşamın sürdürülebilirliği üzerine birlikte bir şeyler yapmanın gerekliliği üzerine yaşadıklarımızın bizleri düşünmeye sevk ettiğine inanmak istiyorum.

İş dünyamızın, kurumsal hayatımızın aktörleri kişi ve kurumların karşı karşıya olduğumuz doğal kaynak riskleri ve insanın çevresel zararları konularında geleceğe sorumluluğu bulunuyor.

Düne kadar sürdürdüğümüz yaşam biçimimizle, tutum ve davranışlarımızla yer küremizde iz ya da is bıraktık. Diğer bir ifadeyle karbon ayak izimiz ile değer yarattık ya da kirlettik.

Bugün ektiğimizi biçiyoruz…

İnsanoğlu ektiğini biçiyor. Yaşadığımız günler insanlık olarak hesaplaşma, yüzleşme günleri…

İnsanoğlunun yaşadıklarından ders çıkarıp, yaşadığımız gezegene saygı, doğa yasalarına uyum göstermekten başka çıkış yolu yok. Risk yönetimi senaryolarına iklim krizinin eklendiğini görüyoruz.

Uzun lafın kısası;

Çevre, sürdürülebilirlik ve kurumsal yönetim konuları (ESG), sıcak gündem konuları olmaktan öte yapılan ve yapılmakta olan düzenlemelerle uyum gösterilmesi gereken, hukuki sonuçları olan ve geleceğe sorumluluklarımızın bir gereği etik ilke ve değerlerimiz açısından önem taşımaktadır.

Yaşam her bireye doğru ya da yanlış tutum ve davranış fırsat ve tercihleri sunar. Kimileri şahsi hırsları peşinde koşarken çevresini göz ardı eder. Bireysel tatminini her şeyin üstünde tutar. Kimileri de yaşadığı topluma ve zamana değer katmak, faydalı olmak için üretir, ürettiğini paylaşır, paylaşmak için imkan ve ortam yaratır.

Sonuç olarak;

Sürdürülebilirlik için, karbon ayak izi işletmelerimizin geleceğe sorumluluklarında ödev edinilerek yönetilmesi gereken konular arasında yer almalıdır.

Akıl ve iş ahlakı bunu gerektirmektedir.

Hayatın bize verilen bir armağan olduğunu düşünürsek, kendi geleceğimizi gezegenimizin geleceğiyle birleştirerek, birlikte sürdürülebilir bir yaşam için bize armağan olan hayatımızı anlamlandıralım.

Unutmayalım ki attığımız adımların izleri, geleceğimizi şekillendiren en önemli etken olacaktır.