Hayatın akıp giden koşuşturmasının yanında günü anlamlı kılacak şeyler o kadar az ki! Günler ve aylar hızla akıp gidiyor. Bir bakıyorsunuz hafta sonu gelmiş, bir bakıyorsunuz ay bitmiş, bir bakıyorsunuz ki mevsim dönmüş. Planlanan birçok iş yarım kalmış. Bazı şeylerin zamanı geçmiş. Birçok tanıdık, arkadaş, akraba ziyareti bir yılda bir kaç defayı geçmemiş.
Kaybettiğimiz yakınlarımızın ardından hepimiz ağlarız. Hepimizin yıllarca içinden söküp atamadığı hüznü olabilir. Giden bir yakınımızla elbette bizde de eksilen bir şeyler olur. Ölenle ölünmez derler! Yalandır! Az az ölünür... Odanın içinden eksilen bir ayak izinin yokluğuna alışmak kolay olmaz ve orada mutlaka değişen bir şeyler olur. Artık o evde hiç bir şey eskisi gibi değildir ve olamazda. Çünkü her şeyin yokluğu dolarda, bir insanın yeri bir başka şeyle doldurulamaz. Hatta bazen o kadar büyük bir boşluk olur ki sonsuzluğa gidenin yerini doldurmak bir yana yüreğini susturmak bile insana derin acılar verebilir. O acının içinde olan hayat hep eksik ve yarım kalarak devam eder. Üstünden ne kadar uzun zaman geçmiş olsa da içindeki o boşluk, o yalnızlık hiç bir zaman susturamadığı hüzünle birlikte yaşar.
Gidenler geri dönmez, bir haberde göndermezler. Bu bir sırdır ve yapacak hiç bir şey yoktur. Eğer dünya tarihindeki süreci göz önüne alırsak bunun ne kadar geniş kapsamlı ve geri dönüşü olmayan bir yol olduğunu daha iyi anlarız. Gidenler gitmiş ve bir daha geri dönmemiş, bir haber alınamamıştır. O kadar birbirini çok sevenler ayrılmak zorunda kalmışlar, nice dev aşklar bitmiştir. Yaşanacak nice hayatlar hep yarım kalmıştır. Ve insan yüreği bazen o kadar kıyımsız, o kadar güçsüz, hatta zavallı, ağlamaklı ve sevgi dolu olmasına rağmen bazen de acı ne kadar çok büyük olursa olsun dayanacak kadar güçlüdür.
Hayat kimi zaman bir kuş tüyü kadar hafif, kimi zaman dağlar gibi ağır gelir insana. Ve zaman hep aynı olmasına rağmen, kimi zaman hızla akar, kimi zaman sanki durur!
Hayatınıza bir bakın.
Neler var sımsıkı sarılabildiğiniz?
Sevdikleriniz için neler yapıyorsunuz ya da onlar sizin için neler yapıyorlar?
Kendiniz için neler yapıyorsunuz?
Kimi zaman her şey anlamsız geliyor mu?
Her şey boş ve değersizmiş gibi...
Kimi zamanda yaşamın başlı başına bir mucize ve doyulmayacak kadar tatlı olduğunu düşünüyor musunuz? Kimi zamanda hayatın bir oyun olduğunu...
Ve bazen de iyilerle kötülerin karıştığını.
Ve taşların hiç bir zaman yerli yerine oturmadığını.
Ne tarafından bakarsak bakalım her iki duyguda var, hissediyor ve kimi zamanda yaşıyoruz.
Her şey boş ve anlamsız aynı zamanda doyumsuz...
Hayatın akışında birçok duyguyu hepimiz yaşarız.
Hepimiz yaşarız ama bunun algılanması farklıdır. Kimisi bir yerlerde çok üzülürken aynı olay bir başka yerde bir başka insanı aynı derecede etkilemez. Etkilenmek ve ilgilenmek o güne kadar aldığımız eğitim, terbiye, aile içinde sevgi, kendini tanıma gibi birçok şeyin birleşmesinin sonucudur.
Ve güzel paylaşımları, aşkı, dostlukları, kardeşliği hep özleriz...
Zaten hangimiz özlemiyor ki güzellikleri.
Hangimizin yüreği durgun ve suskun...
Hangimizin yüreğinde acı yok ki!
Hangimiz yanmadı ki ayrılığın acısında..
Hangimiz kendini yalnız ve kimsesiz hissetmedi ki kimi zaman..
Hangi hayat düzgün ve tam ki!
Tüm hayatlar yarım yamalak değil mi?
İşte bu yüzden yaşamın kıymeti bilinmeli..
Her şeyi olduğu gibi kabul edip daha çok sevmeliyiz. (2005)