0
Birinci dünya savaşından bu yana Ortadoğu'daki petrol kaynaklarına hükmetmek amacıyla batılı ülkeler tarafından sürdürülen uğraşılar günümüze kadar gelmiştir. Ortadoğu üzerinde petrole hakimiyet amacıyla yürütülen söz konusu uğraşılar günümüzde de devam etmektedir.
Bu uğraşıların en belirgin olanı farklı milletleri ve farklı dinleri bir arada tutarak yöneten Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasına yönelik olmuştur. Osmanlı imparatorluğunun dağılmasından sonra ortaya çıkan devletlerin Avrupa'da olanları, gerek din ve gerekse etnik açıdan farklı bir süreçten geçmiştir. Bir süre Sovyetler Birliğinin şemsiyesi altında kalmışlardır. Şimdiyse bir kısmı bağımsız devlet, bir kısmı da Avrupa Birliği şemsiyesi altında varlıklarını sürdürmektedirler.
Özellikle Ortadoğu bölgesindeki ağırlıklı olarak Müslüman olan milletler ise farklı devletler adı altında varlıklarını sürdürürken; 1923'te kuruluşunu tamamlayan Türkiye Cumhuriyeti petrolden nasibini almayan hem Asya hem de Avrupa'da toprak sahibi bir ülke olarak varlığını sürdürmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devleti olarak, Osmanlıdan ayrılan ve Ortadoğu'da varlığını sürdüren diğer Müslüman ülkelerden farklı bir gelişim göstermiştir. Batı ülkeleri arasında çağdaş bir ülke olarak yerini almış ve kendini kabul ettirmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin bu yapısı, hem Arap milletinden oluşan hem de Müslüman olan ülkelerin yönetimleri halklarına rol model olması nedeniyle, batılı ülkeler ise Ortadoğu'daki petrol nedeniyle Türkiye'yi karıştırmak istemiştir.
Günümüzde önce Irak'ta sonra Suriye'de yaşanan dağılma süreciyle yerleşik konuma geçen terör nedeniyle Ortadoğu'daki sıcak günler eksilmemektedir. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Ortadoğu'da petrol hesabı yapan ülkeler bu bölgedeki yirmiyi aşkın ülkenin sınırlarını değiştirmek ve yeni bazı devletler kurma çalışmaları apaçık görülmektedir.
Ortadoğu'daki bu karmaşanın sona ermesi ve batılı ülkelerin ellerini Ortadoğu'dan çekmelerinin yolu Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti'nin ekonomik işbirliğine dayanan bir birliktelik içinde olmasıyla sağlanabilir.
Bu birliktelik, İranlı işadamlarının Türkiye'de; Türk işadamlarının da İran'da müşterek yatırım yapmalarıyla sağlanır. İran ve Türkiye'nin birlikteliği ekonomik bağlamda halkların birlikteliğine dönüştürüldüğü anda ortaya çıkacak yeni güç Ortadoğu'ya hükmedeceği gibi; bu bölgede hem terör sonlandırılır, hem de istikrar sağlanabilir.