İSTANBUL (AA) - Uluslararası Teknolojik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) ile Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından hazırlanan "Türkiye'nin Göç Raporu: Bütünleşik Bir Göç Politikasının Yol Haritası" başlıklı çalışma tanıtıldı.

Farklı alanlardan akademisyenlerin katkısıyla hazırlanan ve göçün bir krizden ziyade doğru yönetildiğinde toplumsal, ekonomik ve kültürel zenginleşme sağlayan bir fırsat olduğunu vurgulayan raporun tanıtımı MÜSİAD Genel Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Toplantıda konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, son dönemlerde savaşların, ekonomik krizlerin, siyasi baskıların ve inanç çatışmalarının göç dalgalarını başlatan en önemli faktörler haline geldiğini söyledi.

Tarih boyunca göç eden toplulukların gittikleri yerlerde her zaman sıcak karşılanmadığını dile getiren Asmalı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yabancı topraklarda hayatta kalmak çoğu zaman büyük bir mücadeleyi de beraberinde getirdi. Bugün göçün nedeni çok daha derin bir hal almış durumdadır. Savaşlar, siyasi baskılar, ekonomik istikrarsızlıklar, iklim krizinin yarattığı felaketler ile insanların can güvenliğine yönelik tehditler milyonlarca insanı yaşadıkları yerlerden zorla göç ettiriyor. Özellikle savaşlar insanları aniden ve çoğu zaman hazırlıksız bir şekilde evlerinden ayrılmaya itiyor."


"Göçmenler iş gücüne hızlıca dahil olurken, yerli halk arasında iş kaybı endişesi oluşuyor"

Mahmut Asmalı, Orta Doğu'da süregelen çatışmaların, Afrika'daki siyasi istikrarsızlıkların ve Ukrayna'daki savaşın milyonlarca insanı zorla evinden ettiğini ve başka ülkelere veya kamplara sığınmaya mecbur bıraktığını anlattı.

Göçün, göç edenler kadar göç edilen toplumlar üzerinde de büyük etkiler yarattığını dile getiren Asmalı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Göç alan ülkelerde insanlar gelenleri genellikle bir tehdit ya da yük olarak algılıyor. Yeni gelen göçmenler kültürel farklılıkları, dil bariyerlerini ve kendi yaşam tarzlarını beraberinde getirerek yerli halkın kimlik, güvenlik ve ekonomik geleceğine ilişkin endişeler uyandırıyor. Toplum içinde biz ve onlar ayrımının derinleşmesiyle göçmenleriyle ayrımcılık, ön yargı ve hatta düşmanlık giderek artıyor. Savaş, baskı ya da ekonomik kriz gibi nedenlerle ülkesinden ayrılmak zorunda kalan insanlar göç ettikleri yerlerde de kendilerini dışlanmış ve ötekileştirilmiş hissediyor. Bu durum göçmenlerin kendi kimliklerini koruma çabaları ile yerli halkın sosyal dokusunu koruma isteği arasında ister istemez bir gerilime dönüşür. Göç alan toplumlarda ekonomik etkiler de büyük ölçüde hissediliyor. Göçmenler iş gücü piyasasına hızlı bir şekilde dahil olurken, yerli halk arasında iş kaybı endişesi ve düşük ücret korkusu oluşuyor. Bu durum işsizliği artırarak sosyal gerginlikleri besliyor."


"Savaş, siyasi baskı ve ekonomik krizlerle mücadele etmeliyiz"

MÜSİAD Genel Başkanı Asmalı, özellikle düşük gelirli gruplarda, göçmenlerin iş olanaklarını sınırladığı düşüncesinin yaygın olduğundan bahsederek, "Göç alan ülkeler, göçmenlerin artan sağlık, eğitim ve sosyal hizmet ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor ve bu durum kamu hizmetleri üzerinde baskı oluşturuyor." diye konuştu.

Göç alan toplumlarda suç oranlarının artacağına dair endişelerin arttığını dile getiren Asmalı, yaşanan kaygıların daha sıkı güvenlik politikalarına başvurulmasına yol açtığını ve toplum içinde gerginlikler artarken, göçmenlerin sosyal izolasyonunun derinleştiğini anlattı.

Asmalı, göçün getirdiği bu zorluklar karşısında atılacak ilk adımın, göçün temel sebeplerini ele alarak insanları yerinden eden savaşlar, siyasi baskılar ve ekonomik krizlerle mücadele etmek olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Uluslararası işbirliğiyle barışçıl çözümler sağlanmalı, gelişmekte olan ülkelerdeki istikrarsızlıkları ortadan kaldıracak kalkınma projeleri hayata geçirilmelidir. İklim değişikliğinin göç üzerindeki etkilerini azaltmak için küresel iklim politikaları gözden geçirilmeli, insanların iklim felaketlerinden korunabileceği dayanıklı yerleşim yerleri oluşturulmalıdır. Bu tür çözümler, göç akımlarının kaynağında çözülmesi için büyük bir adım olacaktır. Göç sorununa yönelik bir diğer adım, göçmenlerin topluma entegrasyonunu sağlayacak programların geliştirilmesidir. Göç alan toplumlarda eğitim, dil kursları, iş bulma programları gibi desteklerle göçmenlerin uyumu sağlanabilir. Bu programlar, göçmenlere yeni bir hayata başlama fırsatı verirken, yerli halkın da göçmenleri bir tehdit olarak değil, toplumun bir parçası olarak görmesine yardımcı olur."


"Göçmenlere sağlanacak destekle toplumlar uyum içinde yaşayabilir"

Kars'ta etkili olan kar yağışı etrafı beyaza bürüdü Kars'ta etkili olan kar yağışı etrafı beyaza bürüdü

Mahmut Asmalı, göçün yalnızca bir toprak değişimi değil; umut, hayatta kalma, yeni bir kimlik ve geleceğe dair bir arayışın hikayesi olduğunu kaydederek, "Savaşın, baskının, yoksulluğun yıkıcı etkilerinden kaçan insanların yüreğinde taşıdığı umutlar, gittikleri yerlerde yeşerebilir. Ancak bu umudun filizlenmesi için göç alan toplumların empati, dayanışma ve hoşgörüyle hareket etmesi gerekir." ifadelerini kullandı.

Göç sürecini yönetmenin, toplumların geleceğini şekillendirecek en önemli sınavlardan olduğunu dile getiren Asmalı, "Göçmenlere sağlanacak destekle, göç eden ve göç alan toplumlar bir arada uyum içinde yaşayabilir, göçün yarattığı yaralar iyileştirilebilir. Göç, kaçınılmaz bir gerçek ve insanlığın ortak bir sorumluluğudur. İster göç eden ister göç alan taraf olalım, bu dünyada hepimizin; aynı umutları, aynı güvenlik arayışını paylaştığını unutmamak gerekir." ifadelerini kullandı.


"Göçün yerinde çözülmesi için tedbirler alınmalı"

UTESAV Başkanı Ahmet Doğan Alperen de göçün zorunluluktan kaynaklandığını belirterek, halihazırda savaşların, çatışmaların, ekonomik eşitsizliklerin ve iklimsel krizlerin göçün başlıca sebeplerinden olduğunu söyledi.

Yapılacak çalışmalarla göçün aslında toplumları zenginleştiren bir fırsat haline gelebileceğini kaydeden Alperen, "Göçün asıl temel noktası şu ki göçün yerinde çözülmesi için tedbirlerin alınmasıdır. Savaşların sonlandırılması bunun başında gelir. İklim değişikliğiyle mücadele göçün gelecekteki en büyük nedenini ortadan kaldıracaktır." dedi.

Göçü tamamen önlemenin mümkün olmadığını ifade eden Alperen, "Göç gerçekleştikten sonra insani çözümler sunulmalıdır. Entegrasyon programları düzenlenmeli, göçmenlerin dil eğitimi, mesleki beceri canlandırma ve sosyal uyum süreçleri mutlaka desteklenmelidir. Eğitim, sağlık ve barınma hizmetleri genişletilmelidir." diye konuştu.

UTESAV ile MÜSİAD iş birliğinde hazırlanan "Türkiye'nin Göç Raporu: Bütünleşik Bir Göç Politikasının Yol Haritası" başlıklı çalışmanın Türkiye'nin 2011 yılından itibaren karşı karşıya kaldığı yoğun göç dalgasını analiz ettiğini anlatan Alperen, şu açıklamalarda bulundu:

"Bu süreçte karşılaşılan zorlukları ve çözüm yollarını kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Rapor göçün bir kriz olmaktan öte doğru yönetildiğinde toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda zenginleşme sağlayabilecek bir fırsat olduğunu vurgulamakta ve bu doğrultuda Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bütünleşik bir göç yönetim modelini ortaya koymaktadır. Rapor, Türkiye'nin göç yönetimi konusundaki mevcut zorlukları ve çözüm yollarını kapsamlı bir şekilde ele almakta, göçü yönetme sürecinde daha etkin bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunu belirtmekte, sürecin yönetiminde kamu, özel sektör ve sivil toplumun birlikte çalışmasını savunmaktadır."

Alperen, raporun, göçmenlerin ekonomiye katkılarını artırmayı, toplumsal durumu güçlendirmeyi ve uluslararası iş birliğini derinleştirmeyi hedeflediğini vurguladı.


Türkiye'nin göç politikaları için yol gösterici bir rehber niteliği taşıyor

MÜSİAD Yüksek İstişare Heyeti Başkanı Erol Yarar da 25 Kasım’da Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde “İnsani ve İktisadi Boyutuyla Göç” temasıyla düzenlenecek 28. Uluslararası İş Forumu’na (International Business Forum-IBF) ilişkin detayları paylaştı.

Toplantıda Göç Raporu Koordinatörü Bekir Berat Özipek ve MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Osman Çalışkan da rapor ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Verilen bilgiye göre, göçün bir krizden ziyade doğru yönetildiğinde toplumsal, ekonomik ve kültürel zenginleşme sağlayan bir fırsat olduğunu vurgulayan rapor, Türkiye'nin göç politikaları için yol gösterici bir rehber niteliği taşıyor.

Raporda, Türkiye'nin 2011 yılından itibaren artan göç dalgaları karşısında attığı adımlar detaylı bir şekilde ele alınırken, özellikle Suriye, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen göçmenlerin ekonomik ve toplumsal hayata entegrasyonu için öneriler sunuluyor. Ülkenin mevcut göç politikalarının stratejik önemi vurgulanırken, devlet, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında daha güçlü iş birliklerinin gerekliliği öne çıkarılıyor.

Kaynak: aa