0
I-GENEL BİLGİLER
Bilindiği gibi Amme Alacaklarının Tahsili Usul Hakkındaki kanunun 11. maddesinde amme borcu nedeniyle 'kişisel kefalet' müessesi düzenlenmiş bulunmaktadır. Madde hükmüne göre, amme alacağına mukabil olarak teminat gösterme konusunda sıkıntıya düşen kimseler teminat vermeden zorlukla karşılaştıkları takdirde güvenilir bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Bu durumda 6183 sayılı kanunun 11. maddesinin düzenlenmesi kişisel kefaletin ancak 10. maddeye göre, teminat gösteremeyen kamu borçları tarafından ancak beyan edileceği bilinmelidir. Buradan hareketle 10. maddeye göre teminat gösteremeyenler ancak o yörede ticari anlamda güvenilirliği kabul edilmiş kişi veya şirketleri kefil veya müşterek kefil, müşterek müteselsil borçlu gösterebilir.
Dolayısıyla; kamu borçlusu sözü edilen madde de sayılan cinsten teminat gösterebilecek durumda ise; kamu alacağını karşılayabilecek düzeyde taşınmazının bulunduğu sabit ise, bu taşınmazını (gayrimenkulunu veya menkul mallarını) teminat göstermek durumundadır.
II-VERGİ İDARESİ KİŞİSEL KEFALETİ KABUL EDİP ETMEMEKTE SERBESTTİR
Gösterilen kişisel kefaletin alacaklı vergi idaresi tarafından kabul edilmesi zorunlu değildir. İdare bu konuda muhtardır. Ancak kişisel kefaletin idare tarafından kabulünün genel olarak 3 koşulunun aynı anda gerçekleşmesine sıkı sıkıya bağlı bulunmaktadır.
Bu koşullar şunlardır:
a) Öncelikli olarak, kişisel kefilin ticari ve sosyal açıdan iyi tanınmış bir tüccar veya şirket olması gerekmektedir. Kefilin iyi tanınmış bir tüccar olması, iktisadi durumunu kamu alacağını ödemeye kafi olması veya ticari kredisinin bulunması, tüccarlar arsında ticaretine güvenilir bir kimse olarak tanınmış olması manasına gelmektedir.
b) Kefilin, müteselsil kefil veya müşterek müteselsil borçlu olması gerekmektedir. Diğer taraftan adi kefalet burada kafi değildir.
c) Kefalet, saptanacak koşullara uygun olarak, noterden tasdikli sözleşme ile tesis edilmiş bulunmalıdır. Uygulamada borçlu mükellefin adına bu tür kişisel kefaletlerde bulunacak kimselerden, şirketlerde borçlu şirket adına şirket ortağının gayrimenkulunu teminat vermesi halinde noterden tasdikli kefalet yerine dilekçe ekinde beyanını kabul etmektedirler(1).
Şahsi kefalet tesis edecek mukabilinin içereceği koşullar alacaklı vergi dairesi tarafından belirli bir tip şablon ibareleri içermesi istenebilmektedir. Mukavelenin mutlak surette noterde düzenlenmesi gerekmemektedir. Uygulamada noterler bu tip mukavelelerde bedel konulmasını istemekte aksi halde bu mukaveleyi düzenlememektedirler.
Uygulamada noterde düzenlenen bu tip mukavelelerin 488 sayılı damga vergisi yasasına göre ekli 2 sayılı tablonun c/16 hükmüne göre damga vergisinden istisna edilmiş olduğu bilinmelidir. Bu nedenle noterde damga vergisi ödenmeyecektir.
III-ÖZET VE SONUÇ
Uygulamada kamu alacağının bireysel kefilden kefaletname yolu ile tahsil edilmesi durumunda, kefile bu konuya ilişkin bir belge verilmektedir. Diğer taraftan kefil, bu belgeye istinaden, kefaleten ödediği miktarı, asıl borçlu mükellef veya şirketten rucü edebilir. Bireysel kefil, geri bu ödemiş olduğu parayı asıl borçlu mükelleften dava veya diğer şekilde tahsili yoluna gidebilir.
6183 sayılı kanunun 11. maddesine göre bireysel kefalet, yeddi eminlikten farklı bir durum olup, yeddi emin, kendisine teslim edilen malları kusursuz olarak alacaklı amme idaresine karşı teslim etmek durumundadır. Aksi halde yeddi emin söz konusu malın bedelini idareye karşı tıpkı borçlu gibi ödemek durumundadır. Yeddi eminler bilindiği gibi haciz tutanaklarında kendileri ile ilgili bölümü imza edip, açık adreslerini bu bölüme yazmak zorundadırlar. Borçlu mükellef işverene, işçisinin yeddi emin olması söz konusu değildir. Alacaklı vergi idaresi yeddi eminden istediği takdirde bu malları tekrar iade etmesini isteyebilir. Bu durumda yeddi eminler söz konusu haciz varakasındaki malları olduğu gibi idareye tesellüm etmek zorundadır. Aksi halde yeddi emin hakkında bu görevini kötüye kullandığı iddiası ile cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunabilir.
Diğer taraftan, kamu alacağı nedeniyle mükellefe kişisel olarak kefil olanlar bu yasa hükümlerine göre ve aynen borçluların tabi olduğu takip usul ve esaslarına göre takibata tabi tutulurlar(2).
1) Dnş. 11. D. 16/2/1999 gün ve E:1997/3700-K:1999/687 sayılı kararlarında 'Noterden tasdikli düzenleme şeklinde devir sözleşmesi, alacaklı kamu idaresi ile vergi borçlusu ve kefil arasında nevi, miktarı ve vadesi belli bir kamu alacağının vadesinde ödeneceği taahhüdünü içeren şahsi kefaletname niteliğinde olmadığından, münhasıran dershanenin devrini ve bu devirle ilgili özel borç ve alacaklarla ilgili olarak düzenlenen bu sözleşmeye dayanılarak, devreden şahsın vergi borçları için ödeme emri düzenlenemeyeceği hk.
2) 6183 sayılı AATUHK md.11 ve 57.