Yazabilmek çok farklıdır.
Dünya genelinde yazar kartvizitinden daha üstün bir kartvizit yoktur. Yazarın ve yazının derinliği de farklıdır. İsterseniz yazmanın nasıl bir şey olduğunu görmek için sizde kağıt kalem alıp yazmaya başlayın bir on sayfa yazın bakalım, neler yazabileceksiniz. Sonra okuduğunuz, gördüğünüz ya da tanıdığınız yazarları bir düşünün. O kadar kitapları nasıl yazabilmiş.
Yazarın aşkı da, sevdası da farkıdır. Daha derindir, tat aldığı yönleri farklıdır. Bunu kendimden biliyorum. Gençlik yıllarımda bir araya geldiğimiz arkadaş grubumuzla hafta sonları sevgililerimizle buluşup pikniklere, gezilere giderdik. Bazen de sinemaya giderdik paramız oldukça. Ama hiçbir zaman o günlerde yeterli param olmadığı için sevgilime hediyeler alamazdım. Bir gün yine topluca sinemaya gidelim, diye karar verilmişti. Ben ise sevdiğime, 'O filme daha önce gittik. Gel seninle dere kenarına gidelim, çiçekli tarlada gezelim, sana çiçek toplar, şiir yazarım' dediğimde ise tepkisi çok sert olmuştu; 'Ya ne deresi, ne şiiri. Millet orada sinemada öpüşüyor gizli gizli karanlık koltuklarda, sonra bir araya geldiğimizde herkes ne yaptığını anlatıyor, sıra bana gelince susup kalıyorum. Çünkü sen beni orada hiç öpmüyorsun. Çıkışta ise bana filmin konusundan, bilmem kim yazmış onu anlatıyorsun. Ya bana ne kim yazdıysa yazmış. Bana ne, sana ne? Çok mu lazım? Yanına evine geliyorum, tek odada kalıyoruz seninle, elimden bile tutmuyorsun. Arkadaşların yanında ise elimi bırakmıyor, sürekli saçlarımı seviyor, parmaklarını yüzüme sürüyorsun, bunu da anlamış değilim. Sen gerçekten iyi misin Mustafa. Bir kıza aşk nasıl yaşatılır sen hiç bilmiyorsun. Sen git derenin kenarına tek başına topla çiçeklerini, ben onlarla gidiyorum ve K. N. yanına oturacağım, sana inat ona beni de öp diyeceğim. Bilirsin gözü kara olduğumu ve yaparım, dediğimi yapacağımı.'
Bunları ve daha fazlasını yüzüme yüzüme hızlı hızlı söyleyip gitmişti. O gün ne çok üzüldüğümü şimdi bunları yazarken dahi hissettim. O gün akşama kadar dere kenarında oturduğumu dün gibi hatırlıyorum. Ve akşam çarşıda bakkaldan ekmek alırken kendisini görmüştüm. Bana bakışı farklıydı ve bir eliyle boynunu saklıyordu. Boynunun sinemada K. tarafından acıtana kadar öpüldüğünü sonradan öğrenmiştim. Ve o gün, o sevdam, o aşkım da sinema yüzünden bitmişti. Oysa çok seviyordum, aşıktım kendisine. Şimdi hatırlıyorum da, bekar evime geldiğinde gerçekten sevgilimin elini dahi tutmuyordum. Kendisinin bana bir emanet gibi düşünüyor, bana güvenip evime geldiği içinde odanın içinde sadece arkadaşım gibi davranıyordum. Ne olursa olsun, güvenini yıkamaz, farklı gözle bakamazdım. Ne olursa olsun, evin içi ateşle barut dolu olsa da asla sevgisini kendi istediğime göre kullanamazdım. Neyse…
Biz yine Yenikapı günlerine dönelim…
07.08- 10.2023 tarihlerinde Yenikapı Kastamonu Günlerinde bulundum. Burada yazar şair arkadaşlarımın edebiyat konusunda görüşlerini merak ettim. Bu kıymetli buluşmada onların görüşlerine de yer vermek istedim. Böylece aramızdaki duygu ve düşünce bağlamında dostluğumuz daha da yer edinsin, aramızda güçlü bir bağ oluşsun diye düşündüm. Bu yazımı bunun için yazdım. Çünkü bizi anlayacak en çok yine kalemdaşımızdır. Bu anlamda burada yer alan, daha doğrusu benim yer verdiklerim sadece orada bulunan bire bir konuştuğumuz arkadaşlar.
Yazarlar arasında birlikteliğimizin, hep dostlukla devam etmesi, birbirimize kırılmadan, darılmadan, küsmeden ve gönül koymadan hoşgörü ve edebi anlamda erdem sahibi insanlar olarak devam etsin, etmelidir. Günü daha verimli geçirmek, değerlendirmek için yazar arkadaşlardan 'edebiyat nedir?' diye düşüncelerini almak istedim. Bu anlamda arkadaşlarıma küçük not kağıtları vererek yazıp bana vermelerini istedim. Vermiş olanların notlarını burada yazıya döküyorum, tabii sadece bana ulaşanlar bunlar. Orada aramızda olup da notu iletmeyenlere yapabileceğim bir şey yok, zira bende bunlar için bir emek ve zaman harcıyorum…
Buradaki amacım KASYOT olarak hepimizi bir köşe yazısında buluşturmak, herkese eşit oranda değer ve saygı duyabilmek…
Bu arada KASYOT -Kastamonulu Şair Yazar ve Ozanlar Topluluğu- kurucuları Sayın Türkan Kebeci, Sayın Mustafa Yaşar Dilsiz, Sayın Ahmet Tığlı, Sayın Rafettin Ayvacı, Sayın Aşk Yazarı Mustafa Çifci'den oluştuğunu söylemekte fayda var. Bizler memleketin yazarını, şairini aynı çatı altında topladık, bunun için hepimiz çaba gösterdik, zaten bir araya gelmemizin ana sebebi de buydu, bunu da büyük ölçüde başardık. Gelecek yarınlarda çok daha başarılı etkinliklere ve KASYOT olarak birçok etkinlik düzenlemeye devam edeceğiz. Bu anlamda yukarıda isimlerini yazdığım kurucu arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
'Edebiyat nedir?', diye soruma arkadaşların verdiği değerli düşüncelerini buraya alıyorum…
● Değerli yazar dostum Rafettin AYVACI şöyle yazmış,
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, diye başlamış yazısına, bu sözle beraberiz diyerek devam etmiş. Kendisini çok yakından tanıdığım, sevdiğim çok değerli bir dostum olan Ayvacı önemli bir isimdir ve kıymetli bir şairimizdir. İnsanı anlamak hayatı anlamak demiş ve şu kısa şiirini yazıp iletmiş bana:
Özür dilerim seni kırdığım için,
Sana kötü söz söylediğim için
Senin değerini bilmediğim için,
Üzgünüm sensiz geçen zamanım için,
Üzgünüm seni seviyorum diyemediğim için..'
● Değerli yazar dostum Adil KARAGÖZ şöyle yazmış,
Adil bey benim çok sevdiğim özel dostumdur. Ne zaman Ankara'ya yolum düşse orada bir evim olduğunu her defasında söyler, her zaman her konuşmamızda davetini hep yeniler. Şöyle yazmış değerli dostum, 'duyguların, düşüncelerin etkileyici anlatılmasıdır edebiyat. Bir yazının edebi olabilmesi için estetik olması gerekir, etkileyici olması gerekir.'
● Değerli şair Ayşe OKAY şöyle yazmış,
Edebiyat bir duyguyu düşünceyi bir hissi karşı tarafa hissettirmektir. Hatta yaşatmaktır. Edebiyat bir kültür bir yaşanmışlık bir üretimdir. Edebiyat olmaza şarkı türküde ve filmde olmazdı. Bir ülkenin geleceğidir. Bir başkaldırıştır. Edebiyatçı hür olmak zorundadır. Özgürce yazabilmektir. Hayat edebiyatla başlar. Geçmiş ve gelecekle bir bağ kurar. Edebiyat hayatın anlamıdır.
● Değerli yazar Şengül Yücel şöyle yazmış,
Bazen bir öykü ve romanlar laf olsun diye yazılmaz. Genelde içeriğinde gerçekten esintiler vardır. Okuyucularına bir şeyler anlatmak isterler. Her kitap aydınlığa gitmemizi daha bilinçli olmamızı sağlar. Yazmak en iyi dostumuz olmakla beraber bize en iyi arkadaştır. Sırdaştır. Belki de bizi en iyi dinleyendir.
● Değerli yazar Hacer ALİOĞLU YAKUTİ şöyle yazmış,
Edebiyat, Edep, Sanat, Kütür, Tarih Uygarlık ve medeniyet birikimi fikir dünyası kısacası bir yaşam biçimidir. Bu kuşaktan kuşağa köprü olur. Edebiyat aynı zamanda doğumdan ölüme kadar hayatın her alanına hakimdir. Ayrıca duygularımızı düzgün ve akıcı bir dille ifade eden bir bilim sanatıdır.
● Değerli yazar Veda BEŞGÜL şöyle yazmış,
Edebiyat yaşam yolculuğumuz süresince edindiğimiz tecrübeleri yüklendiğimiz hisleri roman, hikaye, öykü, şiir ve deneme şeklinde okuruna ulaştırmaktır. Bizler acı tatlı anılardan oluşuruz. İçimizdeki bu birikimler yazdıklarımıza dökülür. Güzellikleri düşününce yaşayınca mutlu olur. Üzücü anıları hatırladığımızda hüzünleniriz. Yazdıklarımızla iyileşiriz.
● Değerli yazar Nazlı Kübra ÇEVİK şöyle yazmış,
Sanırım soru tam okumamış olabilir o anlık yoğunluktan, kitabı kardeleni anlatmış. Diyor ki, biyografı türünde büyüklerinin hayat hikayesini anlatıyor. Geçmişte yaşayanların zorluklarını anlatıyor. Ayrıca alanda ATATÜRK tişörtü harika yakışmıştı, bunu belirtmek isterim.
● Değerli yazar Sedat Soner ARSLAN şöyle yazmış,
Bir insan gençliği terk eder mi? Ben senden senin için içimdeki çocukluğumu terk ettim. Biz bundan sonra aynı sayfadaki ayrı şiirleriz seninle. Vakti geldi bendeki seni terk etmenin… Sedat arkadaşımın yazdıklarını okuyunca eski sevgilimi anımsadım. Çok doğru yazmışsınız, vakti gelince en iyisi ayrılmaktır…
● Değerli yazar Yunus Türkölmez şöyle yazmış,
Edebiyat, olayların gözlem, duygu, düşünce ve hayallerin insanda güzellik, merak ve ilgi uyandıracak şekilde duygu yüklü olarak sözlü ya da yazılı olarak anlatma sanatıdır.
● Değerli yazar Canan GÜVEN şöyle yazmış,
Edebiyat duygunun renklerini yansıtmak gibidir. Bilim realiteyi sunar, müzik duyguları yaşatır, felsefe varoluş sorgular edebiyat sezgisel aklın yansımasıdır. Yazmak, kelimelere ruhu giydirmek gibidir. Yazmak ifade biçimidir. Burada Canan hocama söylemek isterim ki, felsefe olmadan, sorgulama ve farkındalık beynimizde nasıl başlayacak? Felsefe ve olasılıklar, Antik Yunan ve Eski Mısır ve Sümerleri bilmeden bu yaşamı anlamak gerçekten mümkün değildir diye düşünüyorum.
● Gönül Erturan: Bu arada aynı mekanda tanıştığımız sanatçı sayın Gönül Erturan hocanın Denge klip çalışması çok güzel; duygu dolu, aşk dolu, sevgi dolu. Ve birazda ayrılık dolu. Sanırım birazı fazla oldu, ayrılık dolu. Buradan Gönül Erturan'a da bir selam göndermiş olalım. 'Nerden gedin girdin hayatıma' diye başlayan şiiri duygusal yanı ağırlıklı olup, kime yazdığını bilmiyoruz ama kendileri de bu yazıya girmiş oldular. Çalışmasındaki şiiri, şiirdeki sözlerinde iç hesaplaşma duygusunu çok güzel anlatmış. Bundan sonra ki çalışmalarında başarılarının devamını diliyorum.
Yine aramızda Musa ÇELİK vardı. 1996 TRT kültür yarışmasında Türkiye ikincisi olmuş bir değerimizde bizimleydi..
Bu yazımda adı geçen, zaman ayırıp notunu bana ileten tüm arkadaşlara teşekkür ederim.
[İsimlerin sırası rastgele gelmiştir, bir sırası yoktur. Yenikapı Kastamonu Günleri, 08.10.2023]