'Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin, bin düşmana bir gün,
Sen, bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin üşüştüğü yersin!.
Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Zaferin ordularla boy ölçüştüğü yersin.
Nice tüysüz yiğitler, yılmadı cenk devinden
Koştu senin koynuna, çıkar çıkmaz evinden.
Sen, onların açtığı bayrağın alevinden,
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin.
Bir destana benziyor, senin bugünkü halin,
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün ey Çanakkale ki sen Mustafa Kemal'in
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!' (1)
Dünya, 1914 Yılında başlayan kanlı bir Genel Savaşı yaşıyor: BİRİNİCİ DÜNYA SAVAŞI. Bu savaş, iki blok arasında yapılmıştır. İtilaf Bloğu İngiltere, Fransa, Rusya; İttifak Bloğu Alman-Avusturya, Osmanlı Devleti'nden oluşmuştur.
Rusya Batı Cephesi'nde Almanya içlerine doğru hızla ilerlemektedir. Almanya, Rusya'nın hızını kesmek, güçlerini bölmek için Osmanlı Devleti'ni savaşa sokmak için zorluyor. İtilaf donanması önünden kaçan iki alman zırhlısı, Çanakkale Boğazı'ndan girerek Osmanlı Devleti'ne sığınır. Osmanlı yönetimi bu gemileri satın aldığını ileri sürer, adlarını Yavuz ve Midilli olarak değiştirir. Tüm Alman personeline Osmanlı askeri üniforması giydirilir.
Almanların isteği üzerine, Almanya'yı rahatlatmak için Osmanlı Devleti Karadeniz'deki Rus limanlarını bombalar, ayrıca Sarıkamış üzerinden Kafkasya'ya saldırır. Rusya panikler, İngiltere ve Fransa'dan Osmanlı Devletine saldırmalarını ister. Sarıkamış Savaşı'nda Osmanlı Ordusu'nun trajik yenilgisini İtilaf Bloğundan saklar.
İtilaf Devletleri Rusya'ya yardım için Çanakkale üzerinden harekete geçer. Amaçları Batı Cephesi'nde sıkışan Rusya'yı rahatlatmak, silah desteği ve buğday ithali ile Rusların savaş kapasitesini artırmak, çeşitli cephelerde savaşan Osmanlı Devleti'ni savaş dışı bırakmak ve tüm güçle Almanlara saldırılacak duruma gelmektir. Bunun için de Boğazlar yoluyla Karadeniz'e geçmek gerekiyordu.
İngiltere, Fransa ve İtalya donanmalarına bağlı çeşitli tipte 417 gemiyi, 42 uçağı ve 480 bin askeri Çanakkale önüne yığmışlardı. İngiltere 3 Kasım 1914 günü Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırarak Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiş oldu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti de tabyalarını güçlendirmek, askeri eksikliklerini tamamlamak için harekete geçti. Almanlardan silah, cephane ve personel desteği aldı.
İtilaf Devletleri'nin Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a ulaşmak istemelerinin iki nedeni vardı: Öncelikle, İstanbul'un Rusların eline geçmesini önleyerek İstanbul'un İngiliz egemenliğine geçmesini sağlamak. Böylece Osmanlı toprakları ve ordusu ikiye bölünmüş olacaktı. Ayrıca Osmanlı toprakları, Ruslar, İtilaf Devletleri, Yunanistan arasında paylaşılacaktı.
Bu nedenle İtilaf Donanması 19 Şubat 1915'te Çanakkale Boğazının girişindeki Osmanlı tabyalarını dövmeye başladı. Bu bir ön saldırıydı. İtilaf güçleri, amaçlarına ulaşabilmek için 18 Mart 1915'te var güçleriyle saldırıya geçtiler. Düşman donanmasının toplarından yağan mermiler, gülleler, ortalığı cehenneme çeviriyordu. Bu savaşta Osmanlı neferleri, padişahları için değil, kendi topraklarını yurtlarını korumak için savaşıyorlardı. Öyle bir savaştı ki bu, parçalanan cansız bedenler, mermilere, güllelere karışıyor, sağa sola savruluyordu; öyle bir savaştı ki bu, mermiler, gülleler, havada çarpışıyor birbirlerini deliyorlardı. Mehmet Akif'in dediği gibi:
'Öteden saikalar parçalıyor afakı,
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.' (2)
Düşman donanmaları, her saldırışta ya Türk topçusunun mermilerine hedef oluyor ya da Nusret Mayın Gemisi'nin döşediği mayınlara çarpıp yara alıyordu. Karşısında Türk'ün yurt sevgisi ile örülmüş direncini, Türk'ün gücünü buluyordu.
Günlerden 18 Mart 1915. Düşmanın deniz gücü, Türk topçusunun isabetli atışlarına ve mayınların verdiği kayıplara dayanamadı, büyük kayıplara uğradı. Donanma komutanlığı, Çanakkale Boğazı'nı geçemeyeceklerini anlamıştı. Geri çekilme buyruğunu verdi. Böylece Çanakkale Savaşları'nın birinci aşaması Türk'ün zaferi ile sonuçlanmıştır.
Türkler için bu zafer kurtuluş anlamına gelmekteydi. Türk kamuoyunun morali yükseldi. Yenilmez denilen ünlü İngiliz Armadası'nın ününe gölge düşmüştü. Çünkü 18 Mart'ta Boğazı geçmek için 12 büyük zırhlı savaşa katılmıştı, bunların hemen tümü ve diğer gemileri yara almış ya da batmış, kullanılmaz duruma gelmişti. Yunanistan emeline ulaşamadı. Rusların istekleri gerçekleşmedi. Çanakkale Deniz Zaferi'nin etkisi, diğer Müslüman ülkelerde de görüldü. Sömürge yaşamı süren halklar, bu zaferi kendi kurtuluşları için örnek alır oldular.
Ne var ki İtilaf Güçleri, deniz yenilgisini içlerine sindiremediler. Gelibolu Yarımadası'na asker çıkararak karadan ve denizden İstanbul'a ulaşmayı denediler. Çanakkale Kara Savaşları, Nisan-Aralık arasında cereyan etti.
'Üç bölgedir, üç avuç yerde geçmiştir Çanakkale Savaşları hey.
Biri Seddülbahir, Eski Kale önleri, Zığın Deresi
Biri Arıburnu-Conkbayırı, biri Suvla Anafartalar.
Buralarda sığmadı göklere devlerin başladı hey.' (3)
Gün 25 Nisan 1915… İtilaf Güçleri, 100'ü büyük olmak üzere 400 savaş gemisinin desteğinde 70 bin askerini Seddülbahir ve Arıburnu yöresine çıkardılar. Düşmanın saldırı güçleri Çanakkale Savaşları'na hazırlanmak üzere Mısır ve Kıbrıs'ta özel eğitim görmüşlerdi. Bu özel eğitimli askerler, Gelibolu Yarımadası'nı ele geçirip egemen olacak ve İstanbul yolu açılmış olacaktı. Yol açılınca da donanma İstanbul'a doğru yol alacaktır. Türk güçlerinin komutan ve subay kadrosu genç, bilgili ve imanlıydı; ancak araç gereç eksikliği bulunmaktaydı. Bu eksikliği de askerin moral gücü tamamlayacaktı.
Mustafa Kemal, Conkbayırı'na geldiğinde 261 rakımlı tepeden sahili gözetlemekle görevli bir birliğin kendilerine doğru kaçmakta olduğunu görür. Birliği durdurur. Birlikle aralarında şöyle bir konuşma geçer:
'Niçin kaçıyorsunuz?
'Efendim düşman.'
'Nerede?'
'İşte!' diyerek 261 rakımlı tepeyi gösterirler.
'Düşmandan kaçılmaz.'
'Cephanemiz kalmadı.'
'Cephaneniz yoksa süngünüz var.'
Mustafa kemal, askerlere süngü taktırıp yere yatırır. Bu durumu gören ve 261 rakımlı tepeye iyice yaklaşan düşman birliği de yere yatar. Kısa süreli bir duraklama olur. 'İşte kazandığımız an, bu andır.' der Mustafa Kemal. Bu arada gerideki alaylara haber gönderir, en kısa sürede gelmelerini ister.
Yetişen 57. Alay'ı 261 rakımlı tepe yönünde ve dar bir alanda yoğun bir saldırıya geçmesi için emir verir. 27. Alayı da daha geniş bir alanda Merkeztepe yönünde saldıra geçirir. 57. Alay'a, 'Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir.' der.
Mustafa Kemal, Çanakkale'de savaşın kaderini tayin eden, Türkü zafere götüren, en kritik aşamalarda Arıburnu'nda, Conkbayırı'nda, Anafarlar'da eylemli olarak yönetici olarak, bazan da inisiyatif alarak Çanakkale Cephesi'ni zafere götüren öngürülerin sahibidir. Çanakkale ile Mustafa Kemal adeta birbirlerinin olmazsa olmazı gibidir.
Çanakkale Kara Savaşları'nda, başta Mustafa Kemal (Atatürk) olmak üzere, komutan, subay ve Mehmetçik, Conkbayırı, Anafartalar, Arıburnu Zaferleri'ni kazanarak İngiliz ve Fransız güçlerine büyük dersler verdiler. Hem kara hem de deniz savaşlarıyla ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! diye yazdırdılar. Düşman güçleri 9 Ocak 1916 akşamı geri dönüp gitti, Çanakkale'yi geçemeyeceklerini anlamışlardı.
Çanakkale Savaşı'nda her iki taraf da çok ağır insan gücünü yitirmiştir. Söz gelimi, Türklerin kaybı 280 bin dolayındaydı. Bir o kadar da karşı taraf yitirmiştir.
Çanakkale Savaşı, güçlü bir donanma tarafından desteklenen bir kara ordusuna karşı savaşılan tek savaştır. Her iki tarafın insan gücü eşit değildir. Türklerin gücü, araç ve gereç bakımından İtilaf Devletleri'ne göre çok gerilerdedir. İtilaf Devletleri, savaş güçlerini sürekli ayakta tutacak kaynaklara sahip iken Türkler yoksul idiler. Öyle ki düşmanlardan alabildikleri gereçlerle tahkimat yapabilmekteydiler, beslenmeleri de yeterli değildi.
Çanakkale Zaferi, savaşın süresinin uzamasına neden olmuştur. Rusya'nın yardım almasının önü kesilmiş ve Sovyet Devrimi ile Rus Çarlığı yıkılmıştır. Romanya'nın İttifak Bloğuna katılmasını sağlamış; Romanya, Yunanistan ve Arapların İngiltere ile birlikte davranma eğilimini ertelemiştir.
Türk askeri, Çanakkale'de vatan bilinci ve sevgisiyle savaşmıştır. Mustafa Kemal (Atatürk), bu savaş ile tarih sahnesine çıkmış Yeni Türkiye'nin önsözünü yazmış değerli, metanetli, enerjik, ileri görüşlü bir komutan olarak tanınmıştır.
'Çanakkale,
Çağlar üzre destanların özüdür
Bayraklar dalgalanır ya
Yel, bayrakların hızıdır.
Yiğitlerin sonsuzluk,
Ekmeğidir, tuzudur.
Gök uyur ya buralarda, gök uyanır ya
Yaşamanın gözüdür.
Hepsi de varır Ankara'ya ovalardan
Kalanlar, ölenlerin izidir.
Deniz deniz, dağ dağ
Yazıdır.
Çanakkale,
Yeni Türkiye'nin önsözüdür.' (3)
Çanakkale Savaşı, sıradan bir savaş değildir. Toprağını, yurdunu emperyalist güçlere kaptırmamak için yapılan bir ölüm dirim savaşıdır. Bu topraklar, yüz binlerce şehit kanıyla sulanmıştır. Her yurttaşın, Çanakkale Savaşlarının geçtiği alanları gezip görmeli, bu vatanın nasıl kurtulduğunu, Mustafa kemal Atatürk'ün önemini kavraması açısından çok önemlidir.
ÇANAKKALE SAVAŞI ALANLARI
Çok destanlar yazıldı Çanakkale'de,
Atalarımızdan armağandır bize,
Şehit kanlarıyla sulanan bu belde,
Ölürüz de vermeyiz bir karışını size.
Yüz altı yıl önce, saldırmış düşman,
Paylaşmak için yurdumu, utanmadan;
Uğrunda can vermiş, binlerce kahraman,
Göğüs göğüse, yaman vuruşup ölmüşler.
Rengine, diline, dinine bakılmadan
Yan yana, kucak kucağa gömülmüşler.
Kalkar yavaşça, karanlıkta bir el,
Şimdi korunmaya alınmış şu siperden.
'Hücum!' emrini verir Mustafa Kemal,
Allah Allah! sesleri yükselir her yerden!
Can alıcı bir kuş gibi bir şarapnel,
Dalar, hızla Kumandan'ın göğsüne birden.
Yenilir, saatin tik takına Azrail,
Bir yurt, bir ulus kurtulmuştur, bunu iyi bil!
Ürpertir insanı, gezerken savaş alanı,
Yaşar gibi olursunuz, o dehşetli anı.
Biri vurdu, biri öldü, vermedi vatanı,
Urbasında duruyor, yüzbaşımın al kanı.
İşte bir kovan, bir matara ve çorba tası;
Ölüm kusmuş üzerime, düşmanın kurşunu, baltası,
Gülümser size, alnındaki misketiyle şu kafatası.
Yırtılmak istenmiş burada, Türkiye'min haritası.
'Bu vatan nasıl kurtulmuştur?' sorusunu,
'Çanakkale geçilmez!' diye yanıtlar,
Her şehidin bulunduğu yerden fışkıran,
Beyaz mermerden küçük büyük anıtlar.
Ey, insanoğlu! Dur da bir bak, şu görkemli Abide'ye.
Geçmişi anımsatıyor, 'Tarih tekerrür etmesin.' diye! (4)
Çanakkale Zaferi'nin 106. Yıldönümünü kutlar; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi saygı ile anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun, ışıklar içinde uyusunlar.
------------------------
(1) Faruk Nafiz Çamlıbel
(2) Mehmet Akif Ersoy
(3) Fazıl Hüsnü Dağlarca
(4) Kazım Saymalı