Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk başkanı Recep Tayyip Erdoğan böyle diyordu. Yiğitlerin vurulduğu yerde, bayrağı düşürmeyen gazilerin yaralandığı yerde bütün dünyaya '15 Temmuz Kuvayı Milliye'dir' diyordu.
Tarihin bize yüklediği yalnız geçmiş mirası değil gelecek nesillerinde emanetidir. Bu bilinç; mazide kalarak atiyi kucaklama, taşıma Necip Fazıl'ın değimiyle 'taşı gediğine koyma' iradesinin ortaya konulmasıdır. Bir çok soru işareti olmasına karşın 15 Temmuz tarihi olduğu kadar gelecek adına umudu beslememizi, yeşermemizi sağlamaktadır. Hemen 15 Temmuz'daki soru işaretlerine takılmayın. Aziz milletin kıyamında zerre kadar şüphem yok. O akşam çatışmaya girdiği söylenen yabancı uyruklu askerler, hatta zenci askerler şehir efsanesi mi ? O akşam TBMM'nin eski başkanı İsmail Kahraman'ın değimiyle 'TBMM'yi açacağım değince ortadan sıvışan' bakanlar… Çankaya Köşkü'nde perdeleri indirerek, ışıkları kapatarak F16'lardan korunmaya çalışan bakanlar. Bunlar hep soru işareti. Veya kamuda 'at at bitmiyor, at at bitmiyor' denilen FETÖCÜLER ?
Bir gün ama bir gün bütün sorular cevap bulacak. Kimin; nerede, kiminle, kimin adına bunları yaptığının hesabı sorulacak. Eyleme dönüşmüş hainlik buysa eyleme dönüşmemiz hainlik nedir ? Halen devletin makamlarını işgal etmiş, bir koltuğu doldurma uğruna biriken ve omuzlanan mirası küçümseyerek, hor hakir görerek, halen Kuvayı Milliye ile, Milli Mücadele ile Cumhuriyet ile hesaplayarak yol almaya çalışanları gördükçe FETÖ başta olmak üzere 'haine asker' yetiştiren kaynağı daha iyi görüyorum.
15 Temmuz'un tarihine bir kitap, bir belgesel ve onlarca yazı yazmış biri olarak halen deryada bir damla su olduğumu biliyorum. Biz 15 Temmuz'u anlattıkça birilerinin bunu gözlerden kaçınmaya, acımıza bol bol acı katarak işi matem havasında bırakmaya çalıştığını daha iyi görüyorum. Ankara ve İstanbul dışında 15 Temmuz'u birebir yaşayan bir şehrimiz olmadığı için yaygın ve sapkın propagandanın esiri bir 15 Temmuz anlatılıyor. İçtikleri şehadet şerbetinin damlasına kurban olduğum şehitlerimizin hangi mana ikliminden, hangi saik ve idrak ile kurşunlara göğüs gerdiğini anlatan var mı?
İstiklal Harbi, Çanakkale müdafaası dendi de okullarda bunu yaşatan ne kaldı ?
İpsiz sapsız vatan düşmanlarının FETÖ şemsiyesinden bir araya gelerek ilköğretim, orta öğretim kurumlarında büyük bir muzafferiyet gibi ATATÜRK KÖŞELERİNİ kaldırmalarının nedeni çok iyi anlıyorum. Daha öncede yazdım. Taa 2008'de 'Atatürk köşesi, yüreğimin köşesi' diyerek. Bizi Kemalist ilan ettiler. Bu köşelerin tarihi misyonuna işaret etmiştim halbuki… Gelecek ve yakın tehlikeye dikkat çekmiştim. Zamanın bakanları bu konuyu anlatmam için randevu taleplerime tenezzül edip karşılık bile vermediler.
Tarihini bilmeyene öyle bir tarih anlatırlar ki çocuklarımız Amerikan muhibi, İngiliz muhibi, Alman muhibi çıkıverir. Onun için diyorum, sesleniyorum Milli Eğitimin yeni bakanı Ziya Selçuk Bey'e… Gel bakanım bu köşeleri yeniden kur. Okullarımızda yüreğimizin köşelerini oluştur. Sultan Alparslan'ı da bilsinler, Oğuz Kağan'ı da… Taşa tarih yazan Bilge Kağan'ı anlasınlar , tarih yazan Sultan Fatih'i de…Kuvayı Milliye'yi bilsinler.
Orhun Yazıtları belgeselini çekerken incelemiştim. Milli Eğitim Bakanlığı'nda Orhun Yazıtlarını anlatan bir belgesel bile yok. Tarih, ders kitaplarında… Masallarda, hikayelerde, tiyatroda, müsamerede yok. Bulamazsın. Öğretmende de bu dert, bu telaş, bu ideal yoksa vay halimize !
Sayın Bakan, çocuklarımız; Anadolu'yu bilsinler, Anadolu'yu…Çocuklarımız onlara dokunsunlar. Hissetsinler yüreklerinde. İstiklal ve İstikbal manasının neşet bulduğu Anadolu'yu isterseniz 'TÜRK TEFEKKÜRÜNDE MİLAT / ASLA İRCA' başlıklı manifestodan anlatalım:
'Şu anda Anadolu' da, kenarda – köşede, ne inanmış, perdelenmiş, mahçub, hicaba girmiş nice hatun kişiler, er kişiler; aklı başında durabilen ve aklı başından uçabilen nice kahraman yiğitler var. Amma bir işarete bakar. Mahcur edilmiş, mahçub edilmiş, perdelenmişler. Amma onlar perdelerinin arkasında, doğrudan Allah'a bağlı ve aşıklar. Hiçbir ücret istemezler. Yaptıklarını aşkla, aşk ahlakıyla yaparlar. Ama bir gün (çok uzak olmayan bir gün) onlara 'ey örtülerine bürünmüş ayağa kalk !' denecek. İşte o zaman aslanlar gibi doğrulacak, prangalarından, bukağılarından kurtulmuş olarak dirilecekler, ayağa kalkacak, ve dikilecek ve. Darbe, harbe, ihanete, ifsada, ihlale, icbara karşı dikilecekler, top yekün kıyama kalkacaklar. 15 Temmuzda yaptıkları gibi. Hür ve pürsürur 'la' diyecekler. Anadolu'nun bütün köy ve kasabaları, taşrası hala bütün masumiyeti, sadakati ve bekareti ile hala sapasağlam ve tam inancıyla durmaktadır. Anadolu maddi ve manevi bir çok büyük hazine barındırmaktadır kavruk bağrında. Anadolu'dan Anadolu imanından Anadolu irfanından alınacak güç ve heyecanla bütün insanların mutlu ve mesrur olduğu yeni bir dünyayı kurmak mümkündür ve olacaktır inşaallah.
Her ne kadar kenardakilerin bir kısmı merkeze geldiklerinde değişmiş, delirmişse de. Bu yüce ülküye sırtını dönmenin ve ihanetin çürümesi belirmişse de yine de kenarda, taşrada temiz kalmış çok yiğitler var. Maruz kaldığımız arsız saldırıya, hayasız işgale direnecek güç ve vasıftadırlar. Kazanacaklardır çünkü sıdk-u sadakatla, nasuh bir tevbeyle ve nasuh kalple inanmışlardır ve ibadet etmektedirler. Ancak çürüyenlerin de ayılıp yanlışlarından döneceklerine asıllarına rücu edeceklerine, ülkülerine sahip çıkacaklarına olan inancım da tamdır. Tevbe ve pişmanlıktan sonra daha sıkı sarılacaklar, bir daha kaybetmemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Anadolu irfanı bağrından neşet ettirdiği bu temsilcileri kendi haline bırakmayacak, şefkati ve merhametiyle onları tekrar kendine çekecek ve bağrına basacaktır. Lütfen Anadolu'nun mütevazi köy ve kasabalarını gezin, hala uyuyan bu masum sessiz, soft dinamizmi, gücü keşfedin.'