Varsayımdan Hareketle RTÜK Üyesi Seçmek

0

Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 9 üyeden oluşmaktadır.

Üst Kurul; yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, yoğunlaşmanın önlenmesi ve kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkilidir.

Bu Kurul, bir diğer ifadeyle görsel ve işitsel medya dünyasının patronu niteliğindedir.

Kurul üyeliğine gösterilecek adaylar ile bunların seçimi için uygulanacak usul, Anayasanın 133 ve RTÜK Kanununun 35 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından bu maddelerin ilgili hükümleri şöyledir:

(Anayasa 133.madde 2.fıkra): '………Üyeler, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulunca seçilir.'

(RTÜK Kan. madde 35/2,3) : (2) 'Seçim için, siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve Üst Kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulunca seçilir. ….'

(3) 'Üst Kurul üyelerinin seçimi, adayların belirlenerek ilanından sonra on gün içinde yapılır….'

Bu hükümlere göre, 7 Haziran 2015 milletvekili genel seçimlerinden önce AKP 5, CHP 2, MHP 1 ve HDP 1 er üye ile Kurulda temsil ediliyordu.

RTÜK Kanununda bulunan 'Kurul, en az 5 üyenin hazır bulunması ile toplanır ve en az beş üyenin aynı yöndeki oyuyla karar alır. Çekimser oy kullanılamaz.' hükümlerden dolayı AKP kontenjanından seçilen üyeler hangi yönde oy kullanırlarsa o yönde karar alınmış oluyordu.

RTÜK 'undaki 3 üyenin görev süresi 14 Temmuz 2015 tarihinde sona ermiştir. Üyeliği sona erenlerin 2'si AKP Grubundan, 1'si MHP Grubu kontenjanından seçilmişlerdi.

Siyasi partilerin, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra milletvekilleri sayısı değişmiş olduğundan Kuruldaki temsil sayıları da değişmiştir.

Bu durumda, 9 RTÜK üyesinin siyasi parti gruplarına dağılımı şöyledir:

AKP: 4,221 CHP: 2, 160 MHP: 1,309 HDP: 1,309

Bu hesaplamaya göre; AKP'e 4, CHP'e 2, MHP'e 1 ve HDP'e 1 üye düşmektedir. Geriye kalan bir üyenin dağılımı, tam kesirlerden sonra gelen artık sayılar dikkate alınarak dağıtılacağından, artık sayısı en yüksek olan MHP ve HDP' dir. İkisinin de artığı (0,309)dur.

Eşitlikten dolayı TBMM Başkanlığı, 1 üyeliğin bu iki partiden hangisine düşeceğini saptama sorunuyla karşı karşıya kalmıştır.

RTÜK Kanununda ve TBMM İçtüzüğünde, eşitlik halinde ne yapılacağı hususunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle TBMM Başkanı, TBMM Başkanlık Divanı ve akademisyenlerin görüşüne başvurmuş, sonuçta kura yönteminin uygulanması ile milletvekili genel seçiminde en fazla oy kriterinin esas alınması yönünde iki görüş ortaya çıkmıştır.

TBMM Başkanı; bu görüşlere itibar etmemiş, TBMM Genel Kurulun 14 Temmuz 2015 tarihli 7.Birleşiminde milletvekillerine hitaben '2 siyasi parti grubu arasında eşit üye oranının söz konusu olduğu, 1 üyelik için üyeliğin her iki siyasi parti grubuna birden düştüğü varsayılarak her iki grubun bildirdiği ikişer aday arasından 1 üyenin seçiminin yapılması TBMM Başkanlığınca uygun bulunmuştur.' şeklinde beyanda bulunarak sorunun çözümü konusunda izleyeceği yöntemi açıklamıştır.

'1 üyelik için üyeliğin her iki siyasi parti grubuna birden düştüğü varsayılarak' düşüncesi ön dayanak yapılarak her iki partiden önce birer aday istenmiş, daha sonra da 2 şer aday vermeleri sağlanarak çözüm üretilmeye çalışılmıştır. Anlaşılan, bu varsayıma rağmen aday sayısını belirlemede bile bir tereddüt yaşanmıştır.

Bu tür varsayımlardan, ancak matematiksel problemlerin çözümünde yararlanılabilir.

Aday sayısı konusunda kural yokmuş gibi hareket edilerek sayı saptanmaya çalışılmıştır.

Anayasa ve Kanuna göre, belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilmesi gerekirken, bu hükümleri değiştirecek şekilde bir varsayımdan hareketle 1 üyelik için 4 adayın gösterilmesi hukuken mümkün olmadığı gibi doğru da değildir.

Her iki siyasi parti grubuna birden üye düştüğünü veya düşeceğini farz etme düşüncesi, Anayasada ve Kanunda var olan bir kuralı uygulanamayacak bir hale getirmektedir. Bu nedenle de kabul edilmesi söz konusu değildir.

Anayasa ve Kanunda yer alan '….her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulunca seçilir.' hükme rağmen, seçimden önce bir üyenin hangi siyasi partiye düştüğünü belirlemeden seçim yapmak, hukuken doğru bir yaklaşım biçimi değildir.

Ayrıca, RTÜK Kanununun 35.maddesinin 3 üncü fıkrasına göre, adayların belirlenerek ilan edilmesi gerekmektedir. Bu ilanın da ne şekilde yapıldığı merak konusudur. Kanunda açıkça belirtilmedikçe, internet ortamında yapılan ilan tartışma konusu haline gelir.

Diğer taraftan; Anayasada yer alan siyasi partilerin güçleri oranında temsilini öngören ilkeden, siyasi partilerin güçlerinin ne üstünde ne de altında olmamasını anlamak gerekir. Aksi takdirde olayımızda olduğu gibi bir siyasi parti, RTÜK'te gücünün üstünde temsil edilmiş olur. Eşitlik halinde, Kanunda hüküm olması veya siyasi partiler arasında uzlaşma sağlanması halinde bu ilke bir dereceye kadar tartışma konusu olmaktan çıkar.

Peki ne yapılması gerekiyordu? Her şeyden önce TBMM Başkanlığı seçimden önce, varsayımdan hareket etmeyerek, Anayasa ve Kanun gereği olarak 1 üyenin hangi siyasi partiye düştüğünü usuli bir mesele olarak belirlemesi gerekirdi.

Daha önce ortaya çıkan kura veya son seçimde geçerli oy sayısı kriterleri yönündeki görüşlerden yararlanılarak bu belirleme yapılabilirdi.

Siyasi Partiler Kanununda, eşitlik halinde anamuhalefet partisinin saptanmasında öngörülen son milletvekilleri seçimlerinde partilerin aldıkları muteber oy sayısı kriterinin, mantıklı olmasına rağmen RTÜK Kanununda böyle bir kural olmadığından kıyas yoluyla uygulanması doğru değildir. Böyle bir uygulama, kanunlarda bulunan benzer kriterlerden işimize geleni tercih etme sonucunu doğurur. Bu nedenlerle kura yöntemi daha uygun bir tercih şekli olarak görülebilir.

Ancak, iki siyasi partinin yöntemde anlaşmadıkları görüldüğünden Başkanlık, bu üyenin seçimini bekletebilirdi.

RTÜK Kanununa veya İçtüzüğe, Siyasi Partiler Kanununda mantıklı görülen kuralı hüküm olarak eklemek suretiyle çıkarılacak bir kanunla mesele çözüldükten sonra üyenin seçimini yapmak daha uygun olurdu kanaatindeyim.